30 Eylül 2010 Perşembe

Cüneyt Hocama gitsin bu yazı

Kampüs dersler quizler vs vs vs derken bir hayli geçen akademik haftama bir de sosyal hayat dadanınca ben buraya dadanamaz oldum =)
Gündemden son haberlerle geldim ;

*Öncelikle ne kadar istemeyerek gitsem de çok sevdim ortamı. Birkaç deneme sonunda kafa dengim birini buldum. İnsan sarrafı gibi olmuşum. bir süre içinde anlıyorum kim ne.
*Eskrime yazıldım ama gel gör ki uyuz oldum o çocuğa. Daha önce dedim mi bilmiyorum ama yok yani ben de ondan iyi olmazsam adam değilim.
*Çok gülüyoruz inş. ağlamayız. Bugün zayıf bünyem kendini belli etti sağ olsun. İnsanlar endişelendi. Nefret ediyorum öyle davranmalarından. Kalp krizi geçirme olasılığım ne allah aşkına? Bir saate yakın rahatsızlandığımı görünce eyvallah panik yapılır da ben diyorum normal bu oluyor sorun yok sakin diye. Aslında en çok da kendime kızıyorum. Bok var öyle fenalaşacak. *Tiyatro konser festival falan bi akşam evde oturayım diyorum stada gel diyorlar. Bakalım niyetim bu haftasonumu kendime ve derslerime adamak. Hocalar feci bir kapışma yaşamamızı istiyor. netten kitaplardan kendi hazırladığımız materyallerden vs vs
Çok çalışıyorum lan. Valla bak.
Öyle işte.
Aşka kapadım kapılarımı. Aşk sanılan duygulara sırt çevirdim. Böyle daha huzurluyum.
Ha bu arada bi doktora bir şey sordum adam beni hamile sandı .kop Ne koptum. Bir de akıl veriyor. İşte kontrollerini yaptır kızım düzenli doktora git bak bebek için önemli. Sağlıklı olsun vs vs düşük tehlikemden bile bahsetti. Ay yanaklarım ağrıdı gülememekten. Sonra bir koptum .kop İki gün boyunca bebeğime dikkat diye dolandım .kop Çok seviyorum Cüneyt Hocam sizi =) Saygılar efendim.

23 Eylül 2010 Perşembe

Kısa kısa ((4))

*Elmalardan haz etmiyorum. Yarısına bile gelmeden midem bulanıyor. Neden bilmiyorum fakat küçüklüğümden beri bu böyle. Hangi elma olursa olsun ekşi-tatlı-sulu vs vs fark etmez boğuluyor gibi oluyorum.
*Harika bir parfümünüz varsa ve buram buram hoş kokular içindeyseniz sizinle saatlerce konuşabilirim. Çünkü hassas bir burnum ve hoş parfümlere zaafı olan bir bünyem var.
*Eskiden tanıdığım birine çok fazla benziyorsanız size kendi adınızla değil önceki tanıdığımın adıyla seslenebilirim. Bu adınızı sevmediğimden değil isim hafızamın biraz şapşal oluşundan kaynaklıdır.
*Bana domatesle gelirseniz gülümserim. Fakat o dometesi pişirirseniz size aşık olabilirim. Kızartılmış, mangalda pişirilmiş her türlü domates kabulümdür.
*Yarın akşam aileler tanışıyor abimin kız arkadaşı falan. Böööğk kısaca. Fakat işin tuhaf yanı -durun şimşek çaktı zihnimde- ablam evlendiğinde evi birbirine katmıştım ben. Evliliği önlemeye çalışmalar, depresyona girip çıkmalar, ablayla aylarca tek kelime konuşmamalar, düşmanca saldırılar, kalacakları evi sabote etmeler. Evet tam bir pisliktim. Fakat bu konuda tamamen suçlu da değildim. Kandırılmış ve yanlış bilgi verilmişti bana. Daha sonra bunun acısını da hayli çıkardım. ve yaptıklarımla gurur duymadığımı ablama belirttim.
Her neyse işte abim de bana gayet iyi yaklaşıyor. Eve gelince gelip halimi hatırımı sormalar. Sevecen sevecen yaklaşmalar. Espriler havada uçuşuyor. Hep bir beni güldürme çabası. Pislik çok da başarılı.
Neyse evde tek kalacağım bu yıl. Küçük Prens'in de dötü yemez benimle evlenmeye. Hoş dötü yese de babam keser o dötü. =)
*Lan inş. bu küçük prens bal sevmiyordur. Ben yiyemiyorum ya nasıl kıskanırım nasıl! Karamel yesin adam gibi. Di mi ama? Ne var lan bu balın içinde de bu kadar hastasınız? ha?
*Yarın dersler başlıyor. Maalesef bacaklarımın ağrısı geçmeden yürümeye devam edeceğim.
*Ha bir de ayın 8-9 u benim için önemli sayılır. sekizinde rock festivali var. gitsem mi karar veremedim. Gidersem Melis le karşılaşma ihtimalimiz var. Güzel de olur hani. Dokuzunda ise seçmeler var. Bu yüzden yorgun olmamam lazım. Zaten çok aman aman bayıldığım biri de yok konserde. Bi son gün teoman var o kadar.
Hadi Teoman'dan gönülçelen'i dinleyin bari =)

http://fizy.com/tr#s/16jnp1

Ne?Nasıl?


X:Eee odtülü nasılsın? nasıldı ilk günün?

Y:Ya bırak. Ölüyorum yorgunluktan.

X:Niye lan? Oryantasyon değil miydi?

Y: Hay oryantasyonun... Grubu kaybettik Burcuyla. Tüm kampusü dolaştık sonra. Öldüm bittim.

X:Aycan klasiği. Ya kaybolursun ya başka bir şey.

Y:O değil de. Tarih bölümüne takıldık sonra. Lan biri vardı. Aynı titan. koptum. Büyük ihtimal mal sandı beni. Ama çok komikti ya.

X:Yuh kehkeh

Y:Bacaklarım ağrıyor lan. Burcu diyor kilo vercez diye. Daha ne vercem? Tek kelime etme.

X: kehkeh

Y:Kas da yaparım. Yürü yürü

X:Yürü lan tabi. İşin ne? Öğrenci adam yürür

Y:Hay ben o öğrencinin....


....


Gelgelelim bugüne. Bir saatlik şey için sabahın köründe gittik geri bıraktılar. Üç saat boşsunuz sonra gelin bir beş dakka. Hadi leeen! Kitapları da alamadım zaten. Araba beklerken de bi kızla kaynaştık çok seviyorum lan bu "kaynaştık" lafını!

Hani eskiden böyle eve giderler anne baba çocuk kabilesi. Misafir olan der çocuğuna "hadi kaynaşın arkadaşla." Ne kaynaşıyor? Nasıl bir kelimedir o ya? Kaynaşın! oldu tamam.


O bir şey değil de benim bacaklar öldü bitti be. Hangi güçle çalışacağım ben danslara? İlk haftadan ebemizle ilgili işlemlere giriştiler. Olsun ben sevdim.

İşin tuhafı herkes odtü odtü diye ölerek gelmiş. İnsanlar bildiğin ben odtülüyüm diye geriniyor. Ulan bende oradayım. Ne halt edeyim? Odtü işte. -Hah sende söv!-

Valla benim aklımda üni müni yoktu. Sorarlardı herkese ayrı bir cevap verirdim. Hangi bölüm istiyorsun? Hangi üniversite?


-Hacettepe. Ynai benim idealim. Hep hayal ederim.

-Ankara elbette. Bir kere çok iyi eğitim.

-Anadolu üniversitesi. Biliyorsunuz iletişimde en iyisi.

-İzmir diye düşünüyorum. Deniz falan. Güzel şehir ((Bu arada İzmir demeyin koyuyor))

-İletişim diyorum.

-Basın-yayın

-Psikoloji

-Pdr

-Sosyoloji

-Felsefe

-Radyo tv sinema

-Okul öncesi öğ.

......



O kadar uzundu ki listem. Her gelene bir şeyler diyordum. Kimine kamu yönetimi evet diye geçiyordum. Osman abi vardı. Eğer kamu yönetimi demezsem beni zindana zincirleyeceğini söylerdi. Eniştem vardı ki o da odtü yazmazsam gözüne gözükmememi isterdi. Sanırım bu işten en çok o memnun oldu. Çünkü son dakika ablam sayesinde listemi düzeltip en başa odtü yazdım. Sonrası şoktu tabi.

Ben Melike ile aynı ünide okumak isterdim. ama mutlu olur muydum? İş açısından hayır. Bir de öğrenci topluluklarına hasta oldum odtünün.

Sadece golf arabalarından yerleştirseler başka bir şey istemem. Öldüm bittim yürürken.

19 Eylül 2010 Pazar

Neler oluyor?



Birçok şey bunalttı sanırım beni.
Ben üniversiteyi kazanınca kaydımı dondurmak ve bir yıl gönlümce gezip eğlenmek istiyordum.
Oysa şimdi tek düşünebildiğim; çalışmak,çalışmak ve daha çok çalışmak
İŞkolik oldum sanırım. Bu bir üşengece göre çok komik gelebilir. Ve evet alışılmışın dışında gerçekten de komik.
Göğüs kafesimi sıkıştıran bir şey var ki ben bunun adını koyamıyorum.
Küçük Prens'i her düşünüşümde iki ayrı parçaya bürünüyorum. Delice mutlu ve sevgi dolu bir kız çocuğu ve umutsuz bir evlad. Onu her görüşümde kendimi ihanet eden bir pislikten farksız hissediyorum. Asla onaylanmayacak bu ilişkiyi neden istiyorum bilmiyorum. O neden bana kapılarını kapatmıyor bilmiyorum. En azından karşılıksız olsa bırakıp gidersiniz. Fakat o inatla burnumun dibine giriyor. Mutfaktaki halimizi hatırlayınca bile.....
Buydu! Yuh! Bir çocuğun -tamam çocuk değil benden 3 yaş büyük- hayatımın önemli bir döneimnde beni alt üst etmesine inanamıyorum!
Ben dalga geçerdim Aşkimle. O böyle davranırdı ben dalga geçerdim. O şimdi bana destek mi oluyor. Evet sanırım.
Yaptığım hiçbir şey zevk vermiyor. O yanımdayken gerçekten nefes alıyorum. Ona bakarken gerçekten görüyorum. İçimden gelerek gülümsüyorum kimseye gülümsemmediğim gibi. Özlüyorum.
Hala şehir dışında.
İkinci kez şehirdışından gelmesini bekliyorum.
Ben böyle hallere düşecek kız mıydım?!
Ne kadar babama karşı eskisi gibi olmasam da onu üzmek istemiyorum. Ya da kızdırmak. İhanete uğradığını görsün istemiyorum. Ben onun için ayrı biriyim. Biliyorum çocuklar arasında ayrım yapılmaz fakat benim ifade ettiğim şey farklı. Geçen gün ben Küçük Prens'e bakarken babamın arkadaşı geldi. Benim doğumumdan öncesi ve sonrası ile ilgli komik anılar anlattılar. Ben sohbete dahil olmuş gülerken Küçük Prens'in beni gülümseyerek izleidğini gördüm. Her ne kadar o takım elbise sevmese de ona çok yakışıyor. Ve orada anladığım şey bu değildi aslında. Ben babam için çok şey ifade ediyorum. Baston, prenses,inatçı,öfkeli,dik kafalı,başarılı ve hain. En azından sonuncusu yakın zamanda ortaya çıkacak.
Bende istemezdim babamın düşmanı olan birinin oğlunu sevmeyi.
Nasıl oldu bilmiyorum.

18 Eylül 2010 Cumartesi

?*&+%'^^&*



Nazar demiştim ya benim bir diğer batıl inancım da hayaller kurduğumda gerçek olmayacağına inanmak. Bu yüzden ben çok sevdiğim insanlarla hayal kurmam. Küçükken de bu böyleydi. Bir şeyi çok istersem düşünmemeye çalışırdım. Fakat şimdi ne kadar kendimle savaş verirsem vereyim aklımdan çıkaramıyorum. İşin kötüsü avukatı gibi oldum. Her yerde savunuyorum falan. Dahası pis bir hayalgücüm var =)


Bu kadar.


Öptüm.





17 Eylül 2010 Cuma

Küçük Prens =)


.....



*Buraya çok şey yazmak isterdim ama nazara inanan biriyim.

Sadece güzeldi.

=)

Küçük Prens ve Ben

Dün gece hakkında daha önce yazdım mı bilmem fakat okuyanlar Küçük Prens'i bilir. İŞte dün onun ablasının kına gecesi vardı. En nefret ettiğim organizasyona gitme nedenim de doğal olarak Küçük Prens'ti. Fakat şöyle acı bir gerçek var ki....Kına geceleri erkeklere kapalı!

Tabi ben malı laylaylom gittim. O bahsettiğim elbisemi giydim, kırı fönlü bir saç. ((İri dalgalı)) Hafif bir makyaj ve ta-daa ben değil görenlerin tabiriyle "kuğu" gibiydim. Ne yazık ki babaanne ile gittik. Kendisini üç yıldır tanıdığım gerçeğini yok sayarsak pek bir muhabbetimiz yok. Bak hatırladıkça tuhaf oluyorum! Neyse işte bir iki saat oturduk falan böle kadın kadına. İçeride ki en güzel kişi olmanın zevkini sürdüm falan. Ha girişte karşılaştık ama bu yüzüme bakmayınca bende yürüyüp gidecekken arkamdan seslendi döndüm =) Merhaba dedim geri gittim nıhahahaa.

Aptal kına gecesi bitince dışarı çıkıyorduk babaanne merdiven çıkamıyor işte ona yardım ediyordum annem öndeydi falan kafamı bir kaldırdım ta-daa. Gülümsüyor bi baktım bende gülümsüyorum. Yanak kaslarım ağrıdı zaten. S. Yenge gelin bize gidelim dedi işte babaanne yook çıkamam ben diyor. İçimden hay ben diye başladığım sıra Küçük Prens geldi. "Ben seni çıkarırım Teyze. Gelin lütfen."falan dedi. Ama işgüzar babanne inatla yok falan diyorken bi baktım Küçük prens bana gülümsüyor ve babaanneyi tuttuğu gibi merdivenlere gidiyor. Kahkaha atmamak için zor durdum. Sonra arabasına bindirdi işte. Ben çıkarırırm siz merak etmeyin falan dedi. Gittik evlerine kapıyı açtı geçmemi bekledi tabi eve o çıkarmadı hain. .kop Bu bir ara ortadan kayboldu bi geldi eşofmanlarla! Bir insana bu kadar ım yakışır ya! Maç var falan diye geveledi. Hadi izleyelim dedim. Hangi dişi varlık der beee!! Hemde üzerinde harika bir elbise varken oturup maç izleyen biri! Neyse efendim yeteri kadar övgü aldım dün .kop
Maç izliyoruz küçük odada biz enişte göründü. Hay diye sövecekken bir baktım. Küçük prens o işe de el attı. Dün beni birçok kez kurtardı diyebilirim. Mutfakta süzmeler falan. Kirli sakalı... Yok lan aşık olmadım da. Ne bileyim bee..

Ha bu arada eve saat 1'den sonra girmem evde yankı buldu. Babalarımız düşman sayılır. En azından benimki onun babasından nefret eder. Evlerine gittim diye az önce azar işittim. Ne işim varmış. Çekemiyorlar diyor Tam diyecektim Küçük prens öyle değil diye zor durdum. saat 3'de yine görüşeceğiz. da da daaaannn!
Sarışın fakat saçları biraz koyu. kirli sakal var gözleri harika ve feci iyi sakin ve kibar! Yaşlılara falan feci yardım ediyodu. Öyle işte. Kbaul etkilendim. ablamda biliyor ve bize yardım ediyor denilebilir. Feci bir çöpçatan olabilir bence .kop
Bu kadar.
aptal aptal sırıtmaya devam etmek istiyorum. .kop

14 Eylül 2010 Salı

Madde madde gidelim kısa ve öz. Severim.

*Günüm iyiydi aslında. Haksız yere bağrılıncaya kadar. Sonra gülme krizine ardından da ağlamaya başladım. Evet sinirlerim fazlasıyla bozuktu.
*İnsan bu kadar nefret dolu olabilir mi? Olabilirmiş. Gerçekten çok ama çok nefret doluyum. En çok dahayatları belli bir düzen halinde ilerliyor olmasına rağmen her şeyden şikayetçi olan insanlardan nefret ediyorum. Ağzına geleni sayıp yakıp yıkıp karşına geçtiktn sonra da güler yüzle konuşma çabasından! Tam anlamıyla ağzınıza s.çmak istiyorum. Acı çekin. Gerçekten acı çekin istiyorum. O anlattığınız yalandan olayları yaşayın kıvrım kıvrım olun istiyorum. İşte o zaman karşınıza geçeceğim. Anladığınızı gördükten sonra hep yaptığım gibi yardım edeceğim.
*Bu yüzden de kendimden nefret ediyorum! Bıktım lan bıktım! Nereye kadar bu iyilik?!Kötü olmak istiyorum. Gerçekten kötü biri olmak istiyorum. İnsanların dediği gibi ikiyüzlü olabilmek istiyorum. Birine gerçekten bilerek acı çektirip ızdırabına seyrici kalmak istiyorum. Bana ettiği beddualara bakıp genişçe sırıtabilmek istiyorum. Evet yaptım demek istiyorum. Hayır yapmadım diye kendiim savunmak istemiyorum. İnsanlar bana bakıp da aa işte bu o kız yazık desin istemiyorum. Kimse de bana yardım etmesin zaten. Yardımları da sevmem. Ne kadar kızarsam kızayım kendimi seviyorum. Ama bazı insanlardan ölesiye nefret ediyorum. gerçekten yaptıklarını bulsunlar istiyorum.
Yakın çevremdekiler ve diğerleri.
Kendini bir b.k zanneden ve kendini gerçekten bir b.k zannedenler.
Adisiniz, pisliğin önde gidenisiniz, beş para etmezsiniz.
Ne yazık ki öfke dyduklarım burayı bilmiyor bile. Nete de çok sık giren kişiler değiller. Ve şu geçen kavga ettiğim kişi... Bugün gerçek yüzünü gördüm. Daha doğrusu tanık oldum. Benim gerçekten berbat duruma düşmemi istediğine inanamıyorum. Çünkü kendime bile itiraf etmek istemesem de ben gerçekten hayatta en çok sevdiğim dediğim kişilerden biri. Ve ben gerçekten hayatımdaki hayatındaki tüm olumsuzluklara rağmen onu çok seviyorum. Hala da seviyorum. Al işte nefret et.
Burnum sürtülecekmiş. Lütfeni hak etmiyormuşum. Ne adi küçük bir f.hişeymişim de haberim yokmuş!
Tek düşündükleri ne yaptığım olanları da sevmiyorum. Ne yaptın? Yine konuşacakmışsın!
Tüm bunları ben yaptım! Ben! BEN!
Yanımda kimse olmasın yoktu da ben hep kafama buyruk yaşadım. Ailemin sözünü dinlemedim. Görüşme dediler görüştüm. haklıydılar umursamadım. haklarını verdim. Hedefime çok yaklaştım ama yaklaştıkça bittim. Bitkin düştüm. Daha ne kadar bu uğurda savaşırım bilmiyorum. Hepsi ne için? Bir avuç toprak olmak için mi?
Ölüm...
Ölüm hakkında çok duyarsız olduğumu söylüyorlar İlk kaybımı küçükken verdiğimi biliyorsunuz. Ben yakın zamanda çk sevdiğim birini kaybettim. yüzünü... saçlarını... gülümsemesini bir daha göremedim. aradan yıllar geçti belki ama ben hiç onun adını anmadım. Anamadım. O kadar seviyordum ki mahvoluyordum. Belki de o yüzden ben sevgiyi uzun süreli istemiyorum. Bir itiraf yapmak gerekirse... Ben kimseyi hayatımda uzun süreli istemedim. Benim bir parçam dediğim insanları bile hayatımdan bikaç ay sonra çıkaracağımı bile bile yanımda tuttum. Ben onun ölümünden günler sonra hıçkıra hıçkıra ağladım. Bir arabadaydım. Hatırlamama neden olan şarkı çalıyordu. ne olduğunu anlamadan gözyaşlarına boğuldum ben. saatlerce ağladım. kimse anlamadı. Ben o zaman anladım onu bir daha göremeyeceğimi. Çok gençti... Uzakta ama mutlu yaşammasını çok ama çok isterdim.
Yerine kendimi bile verebilirdim.
Ben onu çok sevdim ama ölüm daha çok sevdi.

13 Eylül 2010 Pazartesi

Alaycı Kuş

İnsanları anlamak bazençok basit oluyor. Alaycı Kuş'u bugün alabildim ve herkes tanıdık tanımadık herkes bana kitaptan çok şey beklemememi başlarının çok sıkıcı olduğunu söylüyordu. Hayır, sıkıcı falan değil. Ne bekliyorsunuz siz bu kızdan? Yaşadığı bildiği yeri kaybetmiş. Düzinelerce insan dolaylı yoldan da olsa onun yüzünden ölmüş. Capitol haklı gibi açlık oyunlarında sergilenen bir oyun okumaksa istediğiniz kitabı hiç anlamamışsınız. Kitaba berbat diyenler. Bırakın kitabı hayır için verin bir çocuğa ve kaybolun.
İlk kitap güzeldi. Kabul ediyorum çok akıcı ve harikaydı. Bunun bir nedeni açlık oyunlarında geçen olaylardı. Dikkat çekici ve insanların saldırganlıklarına dokunuyordu. Ve tabi birde Peeta ve Katniss arasında başlaması beklenen büyük bir aşk vardı. İkinci kitapta ne oldu? Katniss istemedi. Aha okuyucunun yarısı gitti burada. Neden? İnsanlar gerçek hayatta bulamadığını kitaplarda sayfa aralarında arıyor da ondan! Eee yazar ne yaptı Katniss geri çevirdi Peeta'yı!
Üçüncü kitabın çok başındayım yorum yapamam bu nedenle. Fakat sıkıcı olmadığını, savaş vermenin ne demek olduğunu, büyük bir sorumluluk altında ezilen küçük küçücük bir kız çocuğunun ruhsal halini anlattığını söyleyebilirim.
Seriyi bitirmek için aldım iyi ki de aldım. Bakmayın sakın kötü yorumlara. Okuyun ve kendiniz değerlendirin.

12 Eylül 2010 Pazar

Küçük Prens

İşin doğrusunu söylemek gerekirse evlilik üzerine çok fazla konuşuldu bu hafta. Ve dolasıyla bende düşünmedim değil. Şimdiye kadar -biliyorum kısa bir süre- karşıma çıkanlardan sadece tek bir kişi beni evliliğe ikna edebilir. Ve bundan büyük bir zevk duyacağımı da biliyorum. Sorun o ki evlenmek isteyeceğim son kişide o olur. Tamam tamam garip oldu bu.
Şöyle diyelim;
Bir yazımda bahsetmiştim hani bana simste öpüşmeyi öğretti ilk sarışın takıntılarımdandır kendisi diye. Onun için ciddi anlamda hoşlanıyorum fakat zoru oynuyorz derken işlerin kolaylaştığını gördüm ve anında bıraktım. Bu akşam abisi geldi hatta bir ara ablasını da gördüm. Abisi ile sohbet ettik işte. Bu arada laf aramızda herif tam mal. Kardeşini kötülüyordu diğerlerine ben sonradan öğrendim. Sorun şu ki küçük prens ile ben bir ilişkiye başlarsak evliliğe gider. Ya da onun ailesi beni almaz. Mesela bugün gri bir tayt ve tunik giydim. Tek omzum dışındaydı saçlar dalgalı dişi aslan gibiyim. Kısacası aile olarak onlar küçük prens ile aynı görüşte olmaz. Hoş beni severler ama kızları gibi. Zaten evlen deseler en son onu düşünürüm.
Amma geyik yaptın diyorsunuz farkındayım. İç konuşma gibi oldu bu. Nedeni üç gün sonraki gece karşılaşacağız. Ve ben üzerimde harika kırmızı-kahve bir elbise, siyah sivri topuklu bir ayakkabı ve kısa iri dalgalı ya da krıık fönlü bir sa ve en son olarak ince belimi ortaya çıkaran kahverengi deri bir kemer ile gideceğim. Onun ufak yeğenleri var benim gibi. Kızlar bana deli oluyor ve erkek olanda gözlerini alamıyor. Bugün ufaklık beni sıkıştırıyordu gelsene gelcen mi diye çakaaal dedim =)
Ne giyeceğimizi konuştuk küçücük sıpayla. Çok komikti. Küçük prens mi sordurdu bilmiyorum ama onu görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum. Aşık olduğum kişi olmayabilir ama onunla vakit geçirmek gerçekten eğlenceli.
Bitti.
Adios.

10 Eylül 2010 Cuma

Kendimi berbat hissediyorum.
Hayatımda en çok değer verdiğim kişilerden birine karşı soğuk davranmaktan ölesiye nefret ediyorum. Ama başka bir yol bırakmıyor bana. 'LÜTFEN' benim için önemli bir kelime. Emir kipinde konuşan her türlü insana uyuzum! Sevmiyorum! Ve kim olursa olsun hayatımda en değer verdiğim erkekler sıralamasında da olsun yakarım. Bitti işte. Az önce yaptığı itiraf sayesinde günlerce haftalarca konuşmayacağız. Mutlu olsun. Lütfeni hak etmeyen biri olarak susuyorum artık.
Bekleriz efendim =)
Sorularınız beklemekteyim =)

Bayram ((2))

Bayramlar dediğim gibi benden uzakta ama bildik bayram tarzı geçer bizim evde. Misafirler gelir falan. Ben genelde bir hoşgeldiniz der geçerim. Sevdiğim insanlarsa koyu bir sohbete de girerim. Fakat dün öz amcamlar geldi. -Babaanneden bahsetmedim değil mi? Ahh ahh- Hayatın cilvesine bakın ki bana amcalık yapan kişiler öz değil. Üvey amcamlardır. O yüzden hyatımda toplasanız 3 kez gördüğüm adamlarla ve çoluk çocuğuyla konuşacak bir şeyim olmadığından yanlarında bulunmam. Dediğim gibi saygı hakedilir.
Az önce de abimin arkadaşları geldi. Hepsi beni küçük bir cadı olarak bildiğinden iki güldük müldük çıktım yukarıya. Abimin huyudur. Beni öyle tanıtır millete. 92 çıkışlı fabrika üretimleri böyle oluyormuş efendim.
Şimdi de aşağıda ben miyim evin kızı o getirsin götürsün diyor .kop Hizmet etmeyi hiç mi hiç sevmem. Lütfen denmedikten sonra kılımı bile kıpırdatmam. Zaten bilen bilir üşengeç yapıda biriyimdir. Sadece iyi zamanıma denk gelirlerse istediğim için bir şeyler yaparım.
Sözün kısası bu bayramda yatıyoruz efendim =)

8 Eylül 2010 Çarşamba

Bla bla bla

Neden nasıl bilmem gidip saçlarımı kısacık kestirdim. Öpücükleri en çok yakıştırdığım yere kadar geliyor saçlarım. Köprücük kemiğine kadar.
Hayatımda kendi irademle ikinci kez kestiriyorum böyle. Çok şık durdu. Ve itiraf etmek gerekir ki fazla rock havası var. OTH izleyenler bilir Peyton vardır. Onun saçını çikolatakahve yapın işte öyleyim. İri dalgalı hali.
Öyle işte. Kendimle övünmeyi sevmesem de bu saç bana çok yakıştı.

Günün diğer olayına geçelim. Teyzemler geldi. Yeğenim falan vardı. Eğlendik vs. Taptaze ayçiçekleri geldi ki yarın tatlarına bakacağım. Ayrıca yaş ceviz! Yaş ceviz için öldürebilirim! İki poşet var bizde büyük büyük. Ohhh. Boğaz kısmını geçersek ki aklıma o harika meyve bahçesi geliyor dur demek lazım.

Bla bla bla. Msne ve buraya yetişemiyorum.
Adios.

Bu arada Maroon 5 This love tüm gün dilimdeydi. Aşık oldum şarkıya. Dinleyin tavsiye ederim.

5 Eylül 2010 Pazar

Gıda

Gıda dediğimiz şey başlı başına bir zehir.
yarım saat kadar acı çektim. Evet benim bünyem fazlasıyla alerjiktir. Hayatım boyunca doya doya bal yiyemedim. Çay kaşığının ucuyla tadına baktığımda kaşıntıdan öldüm öldüm dirildim. Onun da çaresi vardı karameli tercih ettim.
Fakat efendim bugün ki olayın balla alakası yok. Üst dudağım ve burnum şişti. Benim o minik ufak tefek güzel burnum kullanım dışı kaldı. Nefes alamadım. Üstüne üstlük yanıyordu. Binlerce minik ateş sıcaklığında iğne batırıyorlar gibi bir acı çektim. O kadar güçlüydü ki oturup ağladım şişen dudaklarımla. Bahçeye fırladım efendim. Suyla yıukadım. Yüzüme tuttum hortumu. Buz gezdirdim üzerinde. Bir koca buzu erittim bana mısın demedi. sabunla yıkadım falan. Şimdi yanmıyor artık. Fakat şiş hala. Bir daha mutfağa girmem!
Birol abi çek ordan iki serum!

4 Eylül 2010 Cumartesi

Alışverişkolik

Alışverişkolik olduğuma karar verdim.
Bu hafta kredi kartım olmadan iki çift ayakkabı aldım. Kitapçılara para yağdırdım. Evet kıyafet almadım uzun bir süredir. Fakat bunun da tek nedeni yeğenimin doğum günü hediyesine 250 tl harcamam oldu. Zaten ne olduysa ondan sonra oldu sayın hakim.
Kredi kartı yeni gelmişti daha. Üstelik adımaydı ve yedi bin tl limiti vardı. 10 günde 300 harcayınca -ki bence bu bana göre gayet iyi- ve tartışma yaşayınca kredi kartım iptal edildi. Sorun şu ki ben kendimi bildim bileli ek kart kullanırım. Yemek içmek kadar doğaldır benim için. Çok pahalı parçalara para harcamam. İndirime giren parçalar ve aşık olduğum yeni sezonlara harcarım. Ekstreleri takip eder ona göre harcarım. Harcardım.
Şimdi arada bir babanın kartını alıp çıkıyorum. Onun dışında nakitle geçiniyorum. Ne tuhaf şey şu para işi.
Hani nakit olarak da iyi para alıyorum ama ne bileyim akşama limde üç beş kuruş kalıyor. Çıktığımda 9-10 saat dışarıda kaldığımı ve en az iki kez şık yerlerde yemek yediğimizi ve her zaman her yerde güzel bir ürünle karşılaşabilecğimizi de hesaba katarsak...
Ben suçsuzum, etiketler suçlu.

Her neyse insan kabul etmeli. EVET ÇOK HARCIYORUM. FAKAT BOŞ HARCAMIYORUM.
Yine de kısmaya karar verdim. Cüzdanda kalan son para oradan çıkamayacak. Yeğenime daha fazla hediye almayacağım. ayda ya da iki ayda bir yeterli. Kitaplar için tek laf edemem. Onlar benim uyuşturucum. Kıyafet almadan yaşayabiliyorum zaten. Yeteri kadar çantam var -biliyorumasla yeterli değildir sus ama- Ayakkabı, babet, terlik vs gerçekten yeter. Boğazıma kadar oldu bir dur demeli.
Yemek konusunda tek kelime etmem. Zaten kızılmayan tek harcamam o. --------------------. Bu yüzden benimde öyle olmamam için hiçbir şey esirgenmiyor. Kısacası daha mantıklı harcamam lazım. Biliyorum =)
Öptüm.
Adios.

Kitap kitap kitap kitap

Belki burada birkaç post geçmişimdir.
Söz konusu alışveriş olduğunda bazen kendimi kaybederim. Alışverişle rahatlamam, hayır. Fakat o renklere hayranım. Tek rahatladığım alışveriş ise kitaplar. Kitaplara yatırdığım parayla bir ev alabilirdim. Her yıl odamdaki kütüphaneyi o yıl okuduğum kitaplarla doldururum ve taşanları çatı katına kaldırırım. Aradan zaman geçince alıp tekrar okurum. Bu yıl 8 büyük koliyi doğuya bağışladık. İçinde her tür kitap vardı. Bazılarından ayrılmak çok koydu. Hepsinin anısı vardır bende. Geceleri uyku tutmadığında sabahın 5'ine kadar oturup kitap okurum ben. Gece arkadaşlarımdır onlar. Bir kitaba daldığımda beni kimse uyandıramaz. Aşka inandığım tek yerdir o kitap sayfaları. E-book da sevmem hani. O sayfaların hışırtısını duymadan, o kitap kokusunu içine çekmeden sonra neye yarar okuduğun? Her kitap kahramanına aşık da olmam. Sadece olaylar etkiler bir kişilik çözümlemesinin de etkileyeceği gibi. Ve evet bunun yanında, Marcus ve Alec beni fena şekilde etkilemiştir. Kadın karakterlere gelirsek nedense hepsinin bir zayıf yönü feci halde olayları karıştırır. Erkek küçük bir şey yapar kadının zayıf yönüne denk gelir adam çuvallar kadın gider ve biter. Hayır bitmez. Sonra döngü yaşanır.
Birde nedense erkekler kadınları aileleri ila kıyaslıyor. Özellikle anneleri ile. Ya da geçmişte onların üzerinde iz bırakmış kadınlarla. Annesi sadakatsiz bir kadınsa herkes gözünde fahişeye dönüyor. Ya da babası gibi biri olmamaya çalışan her adam birgün babası gibi oluyor. Bu da ilginç aslında. Ne kadar kaçarsan o kadar batıyorsun. Br nevi bataklık öyküsü.
İşte bu kadar.

3 Eylül 2010 Cuma

Öylesine

Artık resmen Odtü'lüyüm!
Kayıt çok kısa sürdü, düzey belirleme sınavımda ise migrenim tutmuştu gözümden yaş gele gele çözdüm testi. Zaten odtü'deki balayımı yaşamak istiyorum =)
Neyse,
Kayıttan çıktık benzin almak için **** petrolde durduk. Babam indi işte bende ilerisi için öde-geç kartını aldım. Öde-geç kartları bence çok geç kalmış bir şey. Benzinlikte durup arabadan inmek bana göre değil. Bu kart haaytımı kurtardı diyebilirim. Konuya dönelim. Babam bir baktım bir adamla konuşuyor. Adamda feci tanıdık geliyor bana öyle böyle değil. Ben onlara bakarken adam gülümsedi falan bende gülümsedim. Babam geldi arabayı bunların park yerine çekti "Hadi gel arkadaşımla tanış."dedi. Hönk? diye kaldım ben tabi bir an. İtiraz mitiraz ettim ama tıpış tıpış da indim. Benzinliğin yan tarafında böyle sıradan bir kapı var giriyorsun yukarı çıkıyorsun bi dönüyorsun yuh! diye kalıyorsun.
Adam saray yavrusu gibi döşemiş lan!
Oturdum böyle dört kişiyi rahatlıkla alacak tek kişilik koltuğa. Adam çay kahve falan dio bizim ailenin genel lafıdır. "O evde de içmez." ne içmiyorum lan? İçerim arkadaş. Ama işime de geliyor. Her yerde çay içebilen biri değilimdir.
Adamla konuştuk falan tebrik etti.
Ya işte Can E. de çok çalışmadı. Sende tanıyorsun dedi. babam zınk diye bana döndü. O koltuk işte o an dar geldi! Adamın bahsettiği evladı yerinde duramayan diye tabir eddebileceğimiz türde! -nerede benim orijinal küfürlerim? böhüü-
Bende yok dedim hızlıca adam bir an baktı bana tabi. Doğru okul geniş tanımazsın dedi. Kesn dalga geçiyor. Kıç kadar okulda nasl tanımam lan!
Adını duydum aslında diyorum. Hnai ben saf salak kız çocuğuyum ya! Adam hı dedi döndü bunlar konuşuyor bende etrafı izliyorum arada adamla sohbet ediyoruz. Bu birden durdu ayağa kalktı arkasına döndü ve bam!
Bak bak diyor bana elindeki resmi gösterip. Allahım biliyorum ulan diye haykıracağım.
Evet! tanıyorum! dedim hevesle. Tabi baba aynı zınk diye dçnüşü sergiledi. Ben sus pus. adam zafer kazanmış bir edayla geri oturdu falan.
Tabi arabada hemen düzledim: "Ya nasıl diyeyim senin çocuk çok yaramaz diy baba. Valla diyemedim adama yazık yani. Senin çocuk hayta bak ben odtüyü kazandım gibi. ayıp yani."
Evet pisliğim =)

1 Eylül 2010 Çarşamba

Seyyah'a Notlar ~ 2

Kuaförün bedduası tuttu lan. Normalde asla başka kuaföre gitmem. Evimin yakınlarında acil iş çıkarsa villaya giderim fakat bu sefer hem yer ilişkisinden hem zaman ilişkisinden Hayri nereye derse oraya gittim.Ve azar yedim.Kuaför bildiğin azarladı beni. Adam gibi bak saçlarına! Sıkı sıkı toplama! Gece açık bırak!Lan diyorum -yok nerde diyorum. Hık mık abi dedim bi- Sıcak hava ölüyorum gece toplarım.Aferin diyor böle sakin sakin birden patlıyor sonra sıkı sıkı topla diye. Herifte de ne gür ses var. Saçlarım elinde olmasa çoktan kapıyı bulmuştum. Hiç kimse azarlamadı beni şimdiye kadar. Hele tanımadığım biri? Asla.Şok oldum resmen.Bak diyor bu böle gergin gergin ben içimden aha s.çtık diyorum. Bak bak diyo yere saçlarına bak. Nasıl dökülmüş o ş.refsizlerde. Ama dedim geçiş dönemi ağabeyim hem ben toplarım. Bu bir gürlüyo.Sonunda yaptı saçı. Ama ben genelde yaptırdığımda daha iyi görünür buna gıkımı çıkaramadım. Çok güzel deyip duruyorum. Parayı verip bir kaçışım var .kopGün boyu havalı lüle bir saçla dolandım. Kafada gözlük nasıl o kadar parayı o gömleğe döktüğümü anlayamadığım senle aldığım gömlek yırtık kot veeeee kırmızı babet! Babet de giymem ben hani.Rengine vurulmasam almazdım zaten. Feci rahat fakat her ayakkabı gibi vuruyor. Ne çekiyorum ayakkabılardan ey tanrım.Sonra evde ablama bir şey göstermek için koştururken ayağım kaydı güm kapıya girdi kafam haal zonkluyor. Zaten buz torbası bi elimde ekrana mal mal bakınmaktayım.cuma günü olacaklar içintırsmaya gidiyorum.
Adios!