31 Mart 2010 Çarşamba

*Bugün ilk kez benimle ciddi ciddi konuştu.
*"Garip hissediyorum."dedi gözlerimin içine baka baka.
*İtiraflarda bulundu, ne diyeceğimi bilemeden sessizce dinledim.
*Benim ilgi alanlarıma yoğunlaştı alakası olmamasına rağmen.
*İltifatlar etmeye çalıştı, terslendi.
*Konuşmak istedi, uzak durmamız lazım dedim.
*En sonunda "Bugün son. Gidiyorum"dedi.
*Gitme demek istedim mi? İstedim.
*Söyledim mi? Hayır.
*Başkaları vazgeçirdi. Kısmende olsa bir süre daha yanımda.
*Sanırım gidecekken vazgeçip benimle sırlarını paylaşması etkiledi beni.
*Duygularım değişmedi. Sadece...Bilemiyorum. Bu güzeldi.
*Eski bir arkadaşım geri dönmüş ve benimle sırlarını paylaşmış gibiydi...
*Özlemişim.
*İyi ki geldin be Ö.!

26 Mart 2010 Cuma

Oldu o zaman.....

Bir süre önce olan bir olay. Sadece bugün aynı mekanın yakınından geçince anımsadım ve burada paylaşmak istedim.
Şöyle ki bir dvd arıyordum ve dışarıdan aile yeri gibi görünen bir mekana girdim. İçerisi öncelikle boş gibi görünüyordu fakat mekanın yapısının farklı olduğunu gördüm. İçeri girilen kısım kare ve dvdlerle doluydu. Ardından kalabalık görünümlü bir yer uzun bir koridora açılıyordu. Tabi kıpkırmızı bir kıyafetle ilgi çekme ve topuklu ayakkabılarla kaçma olasılıklarımı düşününce koridora bakmaktan vazgeçip dvdleri taradım. Tam çıkmaya karar vermiştim ki içeriden iki tane garip görünüşlü çocuk çıktı. Bakmayın çocuk dediğime. Genç irisi. tuhaf kişilikler. İçimden küfü savurarak bana takılı kalmış gözlerin içine içine bakıyorum. Kaçsam kaçamam. Bozuntuya vermeden kasaya yaklaştım. Nereden çıktığını anlamadığım kirpi kafa bir çocuk fırladı önüme. Dolasıyla yerimden sıçradım. Bu arkadaşa X diyelim.
X: Neye bakmıştın?
A: Şu filmi arıyordum. Yani şöyle. Film. Var mı? -şapşala dönerim tabi. Manyak mıdır nedir karşımdaki.
X: Dur bakalım biraz.
A: hönk?
-bir süre oyalanır.-
X: Varmış. -dvdyi getirip önüme koyar.-
A: Ne kadar peki?
X: ***lira.
A: Tamam alıyorum.
X: Satın mı alacaksın?
A: Almayayım mı? -dalga geçiyor ya da kafa iyi diye düşünüyorum-
X: Bilmem.
A: -yok kesin kamera şakası.- Kiralayabiliyor muyum?
X: Üye misin?
A: Değilim. Olayım mı?
X: Yok olma. Bekle sen.
A: Neyi acaba? -kapıdan fırlasam...Topukluları çıkarırsam olur olur.-
X: Sen bekle ben sana hazırlayacağım.
A: Hımm...Şey....Ne kadar bekleyeyim? -yavaştan yavaştan kapıya gitsem fark eder mi ki?-
X: 45 dakikacık. Otur şöyle.
A: Şey...Ben gideyim...Evet evet gideyim. Ama yine gelirim.
X: Hadi ya. Gel ama.
A: Hımm. Tamam tamam.
Nasıl kaçtığımı bilemedim. Ya çocuk benimle kafa buluyordu ya da bildiğiniz normal bir mekan değildi. kıyıda köşede bir yer zaten. Dikkatimi çekmişti deli cesareti dalmıştım içeri. Bir daha mı?
Yok tövbe!

25 Mart 2010 Perşembe

Siyah ojelerden kurtuldum.
Eski cici kız geri dönmüş gibi davanmaya başladılar.
İnsanlar asla değişmeyecek değil mi?

Karakterleri oturmamış kişilerden oluşuyor zaten.
Yazık.

24 Mart 2010 Çarşamba


Gothic damgası yemiş bulunmaktayım...

Neden mi?

Siyah ojeler deri ceketler bağlanmamış converseler......

Kulağımda kulaklık elimde karakalem durmadan bir şeyler karalamam...

Ardından din hocası beyin yanma gelip "Kızım bunlar heves. Doğru yolu bulacaksın." demeleri...

Hizmetli bir teyzenin bana iki saat kızını anlatması...

"Ama benim kızım beyaz sürer. senin gibi değil."demesi...

Hocaların tip tip bakması....

Sanki iki gün önceki pembe gömlekli kız değilmişim gibi davranmaları....


İnsan birden çığlık çığlığa haykırası geliyor.


Koyu renk oje beni değiştirmez!

İnsanların tutumuna karşı sadece onlara değişik davranırım!


Aynaya bakmadan lanetlemek kolaydır.

21 Mart 2010 Pazar

* Siyah iğrenç diyerek füme oje sürüp kendimi "Füme bu füme"diye avutuyorum
* Uğurlu bileziğimi kopacağını bile bile takmayı seviyorum.
* Kırmızıya deli gibi aşığım!
* Bugün yemeğe çıktığım kişilerin yarısını sevmiyorum.
* Yine aynı kişileri sırf bu yüzden tanımaya çalışıyorum.
* Pembeyi sevmem desemde inat gibi gidip pembe alıyorum. Aslında ben turuncu sevmezdim yaaa... .kop
* Converse, ince ve açık bir bluz, uzun ve bir o kadar ince bir hırka, kırmızı tırnaklarla kendimi tatilde hissediyorum. Yaz gelsin!!
* Her gittiğimde en iki tane oje almadan çıkamıyorum.
* İki haftadır bulamadığım ruju kullanan birini gördüğümde içimden gidip yüzünün ortasına çakmak geliyor.
* Şiddet dürtüsünü bastırıyorum.
* Çoğunlukla...
* Merhaba ben Aycan ve bir Nestea bağımlısıyım. -Merhaba Aycaaaaan!!
* Aldığımdan beri sadece birkaç kez giydiğim trençkotumu giymeye başlayacağım yeniden. -O kadar *** işi durmuyor-
* Yarından itibaren yediğim bir kazık sonucu kantine veda ediyor ev işi yemek süper diyorum.
* Mayısta yiyeceğim kazığı düşünüyor ve lanet okuyorum
* Yine de oyunu kurallarına göre oynuyorum.
Her geçen gün kendimle alakalı bir şey öğreniyorum.

Mesela neden saçlarıma dokunulmasından hoşlanmadığımı anladım bugün. Ayrıca kırmızı gül yerine beyazı tercih etmem -aslında lilyum olsa daha iyi- hepsinin nedenini anladım.

Sanırım en önemlisi ölüm korkusu ile neler kaybettiğimi anlamamdı.
Bugün eve geldiğimde annem hastaydı. Hala da öyle. Onu kaybetmekten öyle korkuyorum ki...

Ben çoğunlukla ablamın çevresinde büyüdüm. Annem hep yanımda olmaya çalıştı ben istemedim. Ablam evlendiğinde kendi ayaklarımın üzerinde durdum. Yardım almak istemeyen tek başına ayakta durabilen biriydim.

Oysa annem hep orada bir yerde. Her zaman benim arkamda ve sanırım bir tarafım bunun bilincinde. Bana sağladığı güven duygusunu hissediyorum. Beni ne kadar sevdiğini hissediyorum. Onu ne kadar sevdiimi hissediyorum. Ve bundan korkuyorum.
Gerçekten çok güçlü duygularda saçmalıyorum.
Ben çok güçlü duyguları dile getiremem.

vs vs vs

19 Mart 2010 Cuma

Rüya mı? Hımmm ok.

Çok değil bir iki gün önce gördüğüm rüyalardan yakınıyordum.
Şöyle ki ben rüyalarımı çok ciddiye alırım. Belki 6.his belki değil. Umurumda da değil açıkçası. Sadece rüyalar değerlidir benim için. Son gördüğüm rüyalarda baş rol hep aynı kişinindi. Arada bir yan karakterler giriyordu işin içine ama o hep oradaydı. Nasıl sinir oluyordum nasıl nefret ediyordum anlatamam. İstemiyorum! Daha nasıl anlatayım bilmiyorum ki!
Ben sadece eski rüyalarımı geri istiyorum. Git arkadaşım rüyalarımdan boşuna yer işgal etme!
İstenmiyorsun.

17 Mart 2010 Çarşamba

Ohhhh!!!!!

İki gündür keyfim pek bir yerinde allah bozmasın. :)
Öyle döktüren çatır çatır oynayan biri olmayan ben iki gündür oyun havası eşliğinde arkadaşlarla döktürüyorum. Son derecede eğlenceli.
İçtiğimiz konyak mezesi kaymaaaak sen kimin canısın yavrum her yanın oynaaaaakkk diyoruz mesela oynarken .kop
Çok güzel stres atılıyormuş ama. Öyle böyle değil. Tavsiye ederim açın yörelerimizin oynak türkülerini döktürün içinizden geldiği gibi.

Vs vs vs vs vs

Aramıza yeni gelenler var. Mesela biri meleğim (:

Hoşgeldiniz.

15 Mart 2010 Pazartesi

Ölüm en büyük kayıptır.


Kayıplarımız...
Çok şey ifade ederler giderken...Oysa hayatımızda etkileri varken umursamayız bile. Hep aynıdır. Hep oradadır. Hep bizimledir. Hep vardır.
Vardır değil mi?
Peki neden giderler?
Nereye?

İlk kez ölümle tanıştığımda 6 yaşımdaydım. Anneanneme ziyarete gitmiştik. En azından ben öyle zannediyordum. Yılar sonra öğrendim anneannemin teyzemdeyken vefat ettiğini. Uykusunda gitmiş.
Evine gittiğimizde beni mutfağa sokmuşlardı. Sedyede dışarı çıkarılan bir şey gördüğümde beni sıkı sıkı tutan ellerden kurtulup peşinden gitmiştim. Neden öyle davrandığımı bilmiyordum bile... Sedyenin üzerinde neredeyse tamamı beyaz örtüyle kapalı biri yatıyordu. Tanıdığım sevdiğim biri...Ona ne zaman gitsem sevgisini eksik etmeyen beraber bahçesinden meyveler yediğimiz kadın... Anlamamıştım.
"Nereye gidiyor?"diye fısıldamıştım ablama. Cevap vermemişti kimse...

O günün etkisi benimleydi hep. Hala da öyle.
Ben en çok kaybetmekten korkarım. Ölümün benden çalmasından korkarım. Sevdiklerimi bilinmeyene göndermekten korkarım.
Bu günden sonra anne-babamın ölümünden korkmaya başlamışım. Yarısını ablamlar anlatıyor. Pek farkında olmasan gerek yaptıklarmın. Anne ve babam genç sayılmaz. Tekne kazıntısı dedikleri benim işte. Eğer bir anne ölebiliyorsa benim annemde ölebilirdi...Bunu fark ettiğimde daha hırçınlaştım.
Çok değer verdiğim biri ölümle yüzleşti. Bense en çok korktuğum şeyle...Gecelerce acımı içimde yaşattım sanıyordum.Oysa ailem farkındaymış.Şimdi şimdi diyorlar. Beni bu kadar üzen olaya/kişiye olan öfkelerini anlayabiliyorum.Onlarsa benim korkumu anlamıyor. Birine veda etmek her zaman zor değildir. Hayatından çıkar ama nefes almaya devam eder. İŞte bu sorun değildir. Belki de bu yüzden insanların hayatından kolayca çıkabiliyorum. Onların acısı daha kötüdür. bundan eminim.
Ben ölümü her şeye tercih ederim. Yalanlara,oyunlara,hilelere,nefrete,kine....O kadar kötü değildir bunların tümü.

Hayatımı meşgul eden bir konuda benim sağlık durumum. Tercih yapmam gerek dediğim konuyu geçiştirdim. Tedavi olmayacağım. Amadiğer konuda yapabileceğim bir şey yok. Zamanı geldiğinde geriye iki seçeneğim kalacak. Yarım yaşamayı kabul edemem. O kadar güçlü değilim.
Canım yanıyor sanırım bu satırlarda. Yazmak bölesine uzun böylesine gözyaşlarıyla sürmemişti hiç. Fazla konuşuyorum. Fazla döküyorum içimdekileri.

14 Mart 2010 Pazar

Adını değiştireyim "Karalama Defteri" olsun demiştim.
Sonra düşündüm.
Neden yapayım ki?
Ben burayı Not Anymore diyerek açmadım mı?
Evet türkçe bir isim daha iyi görünüyor. Ama her zaman orijinalden yana olmuşumdur.
Ayrıca bana böyle değişiklikler adi geliyor.
Bir insan farklı davranırsa artık o insan değildir gibi...
Sanırım bu yüzden bana karşı davranışını değiştirmiş ve bunuda tek bir yanlış anlaşılma sonucu yapmış biri ile artık eskisi gibi olamam.
Kısacası hayatımda en düzgün insanlardan biri olduğunu düşündüğüm ama dvranışları ile bana tam bir çocuk gibi olduğunu kanıtlayan kişi ile artık muattap olmamaya karar verdim.
Aptal bir dosttansa akıllı ir düşmanı tercih ederim.

13 Mart 2010 Cumartesi

Güne oldukça sıkıcı başlasamda güzel bitiriyorum.
Hoş son dakikalardayız ve her an meteor düşebilir tepeme. Ne bileyim sel olur yangın çıkar fırtınaya maruz kalırım. Mart kedileri evi istila eder.Elektirikler gümler. Manyak bir seri(!) katil peşime düşer. Atlarım uçarım kaçarım. Olmadı düşerim.
Aklıma milyonlarca seçenek geliyor.
Oysa birazdan kalkar ne giyeceğime karar verir düzelmeyen havaya söverek kapalı kıyafetleri çıkarırım. Yüksek topukluyla dershaneye neden gidemiyorum? Dahası bu kadar yüksekle neden yürüyemiyorum?diye sorasım gelir.
Yarın M. ile konuşup sorunu hallederim derim. Olmadı çeker kenara ağzını burnunu kırarım.
Hayır o safhaya getirdi beni. Otur adam gibi konuş. Yok gidiyor sağda solda konuşuyor millet laf ediyor. Zaten sayın D. alacak ağzının payını... Neyse.
En son böyle saçmalamaktayken ertesi gün fırtınaya maruz kalmıştım. Korkmaya başladım. .kop
Neyse sadece yazmaya kaptırdım kendimi.
Gidiyorum ey okurlar takip edenler ziyaretçilerim misafirlerim refakatçilerim gizli sapıklarım dostlarım ve yazılarımı sevenler.....

(:

11 Mart 2010 Perşembe

Bir insanın cümlelerine bakarsın...
Bir defada tanıyamazsın, anlayamazsın.
Bir cümlesi sitem doludur.
Bir kelime çelişkidedir.
Bir harfi çok şey anlatır.

Hayatımı düzene sokuyorum yeniden.
Bitirmem gereken ilişkilere veda ettim...
İnsanlara ders verdim, ders çalıştım...
Uyuyorum bile.
Ama hayatımı yaşıyor muyum diye sorduğumda cevap veremiyorum kendime....
Bu mu diyorum. Daha iyisini yapabilirsin.
Beni mahveden cümlede bu değil mi zaten?
Hep daha iyisi.
Çünkü başarabilirim.
Bunu yapabilirim.
Yapabilir miyim gerçekten?

Bir yerde okuduğum bir yazıya göre en sinirimizi bozan insanlar bizim aynamızmış. Onlara o kadar çok benzermişiz ki bu yüzden onlardan nefret edermişiz. Bize kötü yanlarımızı gösterirler...
Aynamı buldum sanırım.
Korkuyorum.
Onun gibi değilim diyorum.
Oysa benim gibi onun gibiyim...
Bu acı verici.
En azından aramızda ufak farlar var biliyorum.
Daha olgunsun diyorlar. Öyle göründüğün için değil içindeki kız öyle olduğu için diyorlar.
Umarım haklıdırlar.

Son birkaç gündür tanrının benimle oyun oynadığını düşünüyorum.
Nereye varmaya çalıştığımızı anlamış değilim.
Eğer sınavım buysa ben kararımı verdim.
Boş kağıt vereceğim.
Ya geçerim ya kalır.
Ama hata yapmadığımı bilirim.

Özür dilemek istiyorum...
Biri gelsin çok geç desin.
Dram olsun. Üzülelim ağlayalım.
En azından gerçekten bir şeyler hissederim.
Ö. bitti.
Üzülmüyorum.
Arkadaşlarım artık yorum yapmıyor.
Aramızda bir şey yoktu zaten.
Sadece "mantık" ilişkisiydi.
Ben yeniden duygularıma dönmek istiyorum.
Duygularımla yaşadığımda gerçek acı çekerim gerçek bir sevgiye maruz kalırım.
Çok mu geç?

Bugün yaptığım şeyin farkına vardığımda kötü olmadığını düşündüm.
Sadece kaçmadım.
Öğrenmeye çalıştım.
Üniversiteden bahsettik.
Matematikten 1 yanlış yaptığını söyledi.
Bende "intihar edip geliyorum."dedim.
Güldük.
Kötü değildi.
Aslında en başında konuşmaya başlayabilirdim...
Yine mi mantık devrede?

Daha önce şans vermediklerime şans verir oldum.
Ve göremediğim cevherlerle karşılaştım.
Sanırım her zaman bir şans olmalı.
Sadece tek bir şans.

Ah, güzel şeylerden bahsedelim.
C.'nin doğumgününü iki yıldır ilk kez tam vaktinde ve yüzyüze kutladım.
Kabul ediyorum özel günler konusunda pek iyi değilim.
Kabul ediyorum C. benim için çok değerli ve bu yaptığım harikaydı.
Sadece ikimizde olan bir şey hediye ettim.
Aslında hediye umurunda bile değildi.
Sabahın köründe karşısında görmek daha bir etkiledi sanırım.
Hayatımda kalıcı olan nadir kişilerden..

Niye hayatımda bu kadar az kişi kalıcı?
Evet sorgulama günümdeyim. Canını mı sıktı?
Okuma sonrasını.
Zaten benim cümlelerime alışamamış birinin burada işi ne?
Hala okuyor ve bana küfrediyorsun değil mi?
Et.
Hatta bende...
Aaaaa.....Sanırım bu yüzden az kişi kalıcı oluyor hayatımda...

Nedense insanlar sadece onların ilgi alanından konuştuğunda bunu ortak nokta kabul ediyor.
Hayır arkadaşım, ben saatlerimi alışverişte harcamaktan senin kadar zevk almıyorum.
Hayır soğuk espriler dikkatimi çekmiyor.
Hayır senin özel hayatında beni bu kadar etkilemiyor.
Sadece bir ortamda bulunuyorsam oraya uyum sağlıyorum.
Ve bir bakıyorsun ben olmuşsun.
Fark etmiyorsun sadece.
Eh birde fark edenler var.
Neden diye soruyorlar.
Açıklıyorum.
Anlıyorlar.
Farkındayım.


Uzun süre yazamazsam bunun yeterli olduğu kanısındayım.
Zaten tüm zehrimi döktüm gidiyordum.
Kendinize dikkat edin.
Okuyanlar.
Takip edenler.
Satır aralarını fark edebilenler.
Dikkat edin.


Aycan.
İnsanlar görüyorum, ne yapmaya çalıştıkları açıkça belli olan....
Ellerine geçen tek şey daha fazla öfke ve hırs oluyor....
Anlamıyorlar.
Ben büyüdüm.
Onlar gibi oyunlara ne zamanım ne de ihtiyacım var.
Hayalgücüm adi oyunlardan ibaret değil. Hayalgücümü güzel duygularla beslerim.
Onların asla tadamayacakları bir şey bu belki de....
Üzülüyorum.
Onlar için.
İnsan dediğimiz varlık çok tuhaf cidden.
Aslında birkaç gün önce yaşandı bu olay. Nedense şimdi yazmak geldi içimden....İnsanları kıracak olayları saklayamıyoruz. Ya da saklamak mı istemiyoruz? Çok mu dram görmek istiyoruz? Birileri ağlasın, duyguları altüst olsun, gözleri şişsin ağlamaktan, kendiNi berbat hissetsin? Bu mudur?
Bunu neden en sevdiklerimiz e yakınlarımız yapar? Söylemese ne değişirdi? Bu kız zaten bilmiyor muydu babasının hislerini? Duyguduğunda yıkılmadı mı? Onu toparlamak bana düşmedi mi? İlk kez ona bu kadar duygusal yaklaşmadım mı? İlk kez onu avutmak zorunda kalmadım mı?
Neden en hayat dolu arkadaşımın duygularını çalıyorsunuz? Neden?! Çoğu sorunun başı aile değil mi? Aileler böyleyse bizler geleceğin ailelerini nasıl kuracağız? Kimden örnek alacağız? Hanginizden?! Birbirini aldatan,yalanlar söyleyen, sevmeyen insanlarher yerde yok mu diyeceksiniz. Elbette var. Ama kimse kendi kanına bunu yapmaz. Yapmamalı.
Öylesine öfke doluydum ki konuştuğum mantıklı kelimeler o an bana ait değildi sanki. Kendimi sakin tutmayı onun moralini düzeltmeyi başardım. Şimdi çok daha iyi. Belki geçmişe ket vuruyor. Belki savunma mekanizması benimki kadar iyi çalışıyor. Ah, hayır....
Ondan beklenmeyen davranışlara giriyor artık. Kendini ispatlamak için. Biliyorum çünkü...
Buraya her şeyi yazmak ne kadar doğru ki? Tanıdığım ve bunları okumasını istemediklerim yok mu? Var elbette. Aile hayatımı dökecek daha özel bir yer bulmalıyım sanırım.
Her neyse yine susarken onun hayatına değineyim. Kendini daha düzgün bir yola soktu ki bundan delicesine hoşlandım. Eğer o adam benim meleğimi böyle bir yola sokacaksa sanırım onun için küfretmemeyi deneyebilirim. Sanırım.

10 Mart 2010 Çarşamba

Burayı fazla başı boş bıraktım...
Bilmem fazlasıyla yoğun ve uykuluydum.
Doğrusu yazacaklarımı söyleyeceklerimi hep bir yerde dile getirdim.
Yinelemekten hoşlanmam.
Tekrarları sevmem.
Aynı kitabı iki kez okumam.
vs vs vs

Ne yazayım ki?
Yeteri kadar hayatı sorguladım bugün.
sevgiler saygılar der giderim.
Kendinize dikkat edin.

7 Mart 2010 Pazar


Yapmam gereken ödevler
Çalışmam gereken sınavlar
Çalıştırmam gereken kişiler
Bitirmem gereken ilişkiler
Uyumam gereken saatler
Konuşmam gereken insanlar
Yazmam gereken yazılar
En önemlisi de,


Yaşamam gereken bir hayat var....



Hangisinden başlayacağımı bilmiyorum.











Taksi!!!!!





Babamın en sevmediği şeylerden biri de taksi kullanmamdır.


Sırf bu yüzden her yere beni götürmeye hazır bulunuyor. İstediğim zaman arıyorum, hemen geliyor.


Fakat bilmediği bir şey var;


Son üç gündür taksilerle pek bir içli dışlıyım. Dakikalık mesafelere bile taksi ile gider oldum aceleden. Sonra şu meşhur cuma günü vakasında hayatımı kurtaran kişide bir taksiciydi. Bugün


karşılaştığımız taksici de oldukça kibar bir beydi.


Kısacası halkımızda taksicilerle ilgili küt bir anlayış mevcut.


Belki yanılıyoruzdur?


Beki hepsini istemeden(!) aynı kefeye koyuyoruzdur?

6 Mart 2010 Cumartesi

Ö. herkese adımla hitap etmeye başladı. (:
Etkilensem mi gülsem mi bilmiyorum.

5 Mart 2010 Cuma

Sayılarla ilgili ufak bir takıntım var sanırım...
Gözüme batıyor sadece. Neden 69? 70 olsa ya diyorum bazen.
Öyle çift tek sayı takıntısı değil bendeki. Arada olmasın yeter. 25 olsun ama 23 niye?
Bir tek 22 ve 6 sayısını seviyorum sanırım...
Nedeni bende saklı (:

Macera olur ya!!!


Abi ne garip dündür ya.
Kimseye anlatmaya yüzüm yok hani.
Ben ömründe spor yapmamış ve spordan da nefret eden bir insanım.Bugün kilometrelerce yürüdüm ama! Neden?
İlk önce okulun düzenlediği üniversite gezisine katıldım. Gittik geziyoruz iki arkadaş. Arkadaşın adı S ile başlıyor. İşte S ve ben geziyoruz falan. Bir baktık kaybolmuşuz kampüste. Neyse salla diyoruz hani daha gitmemize de saatler var ya! Bulduk yolu falan. Yağmur bastırdı o ara. Islanmamak için sığındık bir yere. İşe bakın ki şemsiye satıyorlar. Hemen aldım bir tane, gezicem ya kimse tutamaz. Dinlemiyorum yağmur falan. Dışarı çıktık baktık fırtına falan olacak gibi değil. yine bir yere sığındık. hava biraz düzenlice de hadi alışverişmerkezine gidelim dedik. İşin doğrusu saatlerimiz vardı ve biz zaten gezmiştik. Neyse servisin geleceği yere gittik bekliyoruz. Hocalarda bizi dershaneye gidiyor zannediyor. İki kafadar servis diye bir arabaya bindik. Bendeki mantık "macera olur ya". Araba üniversiteden çıkınca hadi gençler diye bağırdı ve bizi yolun ortasında bıraktı. Sonrasını hatırlamak dahi istemiyorum.
Kilometrelerce yürüdük. Bu sırada fırtına feci derecede şiddetlenmişti. Benim altımda çoraplarla şort. Montuma sıkı sıkı sarılmışım bir elimlede şemsiyeyi tutuyorum. Ama şemsiye falan olacak iş değil. Saçlarımız ıslanmaktan tek tek duruyor. Yanaklarımızdan bile sular akıyor. Ayakkabılarda sağlam değildi zaten. Hani Harley Davidson'larımı giysem içim sızlamayacak. Islak bir halde fırtınanın ortasında otobanda yürüyen iki tipiz. Evet otobanda gidiyoruz! Nasıl sövüyorum anlatamam. Hani içimden de diyorum kesin ölürüz eve gidemeyiz diye. İkimizde sonradan itiraf ettik öleceğimize inandığımızı.
Neyse sonra bir taksi bulduk. Adam nasıl acıdı bize anlatamam. Taksiyi gördüğümde ne yapacağımı şaşırdım resmen! Büyk bir mutlulukla sırılsıklam alışveriş merkezine gittik. Herkes bizi dershanede sanadursun biz gidip yeni ve kuru kıyafetler aldık. ardından kahv içmeye gittik.
Şimdi herkes beni sadece üniversitede gezmiş eve gelmiş biri sanıyor. Bense aklımdaki "hayatta kal" düşüncesini fazla benimsedim.
Bugün ölmemişsem başka gün ölmem zaten.
Böyle de garip bir gündü hani...

4 Mart 2010 Perşembe

Pembeyi sevmeyen bir bünyeden...




Karamsar karamsar nereye kadar dedim bugün.
Aldım elime karamelli kuruvasanımı geçtim sınıfıma. Bizimkiler de yeni bir icat peşindeydi.Üstün Çorum mühendisliği etkisiyle portatif nargile icat ettiler. Su şişesiyle pul biber,çay,nar çiçeği kurusu,tütün va kahve çektiler. Bizde dumanına maruz kaldık. Korkuyorum kanser olacağız bu gidişle .kop
Yarın da büyük gün benim için. Hacettepe'ye gidiyorum. Hoş akşama sağ kalır mıyım orası meçhul. Tahminen şu konuşma geçecek:

Ö: Hani giymeyecektin bunu?
A: Neyi? hehehehehe!
Ö: Gülüyor ya! Tam dayaklıksın.
A: Höst lan!
Ö: Sen nasıl bir kızsın ya? Yürü git. Sinirimi bozuyorsun.
A: Hadi ya! Pekala!

-Burada büyük ihtimalle tekme atarım, kolumu tutar falan.-

Ö: Kimse bir şey dedi mi?
A: Ne?
Ö: Neyse, K. buna bir şey diyen oldu mu?
K: Yok yaa. Hakaret kabul ederim.
A: Kes be! Gerzek.
Ö: Hala konuşuyor ya!

Şeklinde uzayıp giden bir konuşma olur hani!
Zaten geçen balo konusu açıldı koptum resmen.kop Dışarıdan kimseyi götüremiyoruz ya beyimiz triplerde.

Ö:Kiminle gidiyorsun? O çocuk yakışıklı mı ha?
A:....
Ö:Cevap versene. Yakışıklı mı?
A:Neden ki?
Ö:M.'ye alacağım.
A: He..Bende kendin için istyorsun sanmıştım. -millet kopar.-
Ö: Benimle gelmek isteyen dolu kız var.
A: Ne güzel. Rüya olmadığına eminsin di mi? -millet hala kopuşlarda-
Ö: Kızın yanına gitsem benimle gel diyor.
A: Ah canım yazık ya. O kadar mı çaresiz?
Ö: Çok komik. Eee sen kiminle gideceksin?
A: Kısmet.
Ö: ?
A: (:
Ö: Peki. Sizin okulda güzel kız var mı ya? belki ben onu götürürüm.
A: .... -içten küfür etme-
M: A. varya daha ne olsun!
Ö: Bende onu demesini bekliyorum zaten. -pis bir sırıtış-
A: Hönk!

Allahtan Kara M. geldi de kurtuldum sorgudan. Yarın akşam büyük ihtimalle baya bir tepki almış bir halde döneceğim eve.
Yani.
Sanırım.
Umarım (:




3 Mart 2010 Çarşamba

Hadi Karar Zamanı!

Her şey görünüşten ibaret mi?
Hayır şuan kendimi gayet güzel buluyorum. Kilom boyum saçım kaşım her şeyimi seviyorum.
Peki sağlık mı görünüş mü diye sorsalar size?
Sanırım bir çoğunuz sağlık tabi ki der. Şöyle düşünün; ince vücudunuz şişecek.Eskiden olduğunuz kişi olamayacaksınız. Sonsuza kadar.
Bunun bir sürü örneğini gördüm.
Görünüşü seçersem hayatım boyunca sinirli güçsüz zayıf v s vs vs kalacağım. Sanırım buna değer ha?
Seçimimi çoktan ypmış olmasaydım şuan kan tahlilinde olurdum zaten.
Daha kaç tüp kan alacaklar ki bu bedenden merak ediyorum...Hastanelerden korkan biri olarak fazla içli dışlıyım hastanelerle.
Biri benimle dalga geçiyor sanırım.
Ben tırsa tırsa o kapıdan girerken bir arkamdan puhahahahaa diye gülüyor.
En azından biri eğleniyor. (:


Ps:Bu arada ne olur ne olmaz diye arkamda olabildiğince eser bırakıyorum. Durmadan yeni şeyler yazıyorum. Oldukça orijinal olması için çırpınıyorum. Her yeni yazıda bir şeyler başardığımı görüyorum. Hevesimi kıran tek şey bunu ticarete dökmüş olanlar. Hayır kitaplardan bahsetmiyorum. Yazdıklarımı eskiden bir sitede yayınlıyordum. Hala orada dvam edem bir hikayem var. Pek bir aile işi oldu o da. Bir kaç kişi beraber yapıyoruz sayılır. Büyük bir zevkle. Geri kalanı salla zaten. İçten pazarlıklı olmuş millet. Okula gitmem gerekmese oturur herkes kahpe olmuş dünya bile ulan derdim.
Adil bir dövüş değil bu.
Yapmam gereken o kadar çok şey var ki.
Dört bir yanımı sarmış pisliklerle uğraşacak zamanım yok.
Ben gitmeye çalıştıkça yeni birşey çıkıyor.
Sadece emin olmak istiyorum.
Eskiden olduğum kadar...

Kötü anılar mı dediniz? İçeri buyrun.


Bugün nedensiz yere hayatımda beni en çok yaralayan olayları hatırladım.
Canım bir kez daha yandı sanırım her anıda. O kadar gerçekçiydi ki...
Bir keresinde bir trafik kazasına kurban gidiyordum. Ölümün nefesini yüzümde hissettiğim bir andı. Bir başkasında en sevdiklerimi kaybediyordum. Çok daha küçüktüm ve yapabileceğim tek şeyin yalvarmak olduğunu düşünmüştüm. Yere yığılışım hafızama adeta kazınmış halde...Net olarak hatırladığım bir diğer olay da tahlil sonuçlarını aldığımda yaşadıklarım...

İlk kez boğazımda sıkışıp kalan bir çığlığa şahit olmuştum. Öylesine ağlamak istiyordum ki gözyaşlarında boğulabileyim. Böylece bir karar vermekten kurtulabilirdim. Ama şmdi bir karar vermem gerekiyor. Uzun süredir bir karar vermem gerekiyor.Konuşabileceğim korkularımdan bahsedebileceğim kişileri yanımda istemiyorum.

Daha ölmedim.
Hala ayaktayım.
Öyle ya da böyle.
Ama yaşıyorum.

Nefes aldığım her bir anı güçlü bir şekilde sürdüreceğim. Güçlü ve dayanıklı biri olarak. Korkularım içimde kalan karanlık köşelerden ibaret kalacak.Bu sürede kendisiyle çelişkide olan kişileri hayatımdan uzak tutacağım. İleride ne olacağı aslabelli olmaz. Benimse her zamanki gibi 3 seçeneğim var.

Ölüm daimi seçenek.
Asıl sorun yaşamakta...