4 Eylül 2010 Cumartesi

Kitap kitap kitap kitap

Belki burada birkaç post geçmişimdir.
Söz konusu alışveriş olduğunda bazen kendimi kaybederim. Alışverişle rahatlamam, hayır. Fakat o renklere hayranım. Tek rahatladığım alışveriş ise kitaplar. Kitaplara yatırdığım parayla bir ev alabilirdim. Her yıl odamdaki kütüphaneyi o yıl okuduğum kitaplarla doldururum ve taşanları çatı katına kaldırırım. Aradan zaman geçince alıp tekrar okurum. Bu yıl 8 büyük koliyi doğuya bağışladık. İçinde her tür kitap vardı. Bazılarından ayrılmak çok koydu. Hepsinin anısı vardır bende. Geceleri uyku tutmadığında sabahın 5'ine kadar oturup kitap okurum ben. Gece arkadaşlarımdır onlar. Bir kitaba daldığımda beni kimse uyandıramaz. Aşka inandığım tek yerdir o kitap sayfaları. E-book da sevmem hani. O sayfaların hışırtısını duymadan, o kitap kokusunu içine çekmeden sonra neye yarar okuduğun? Her kitap kahramanına aşık da olmam. Sadece olaylar etkiler bir kişilik çözümlemesinin de etkileyeceği gibi. Ve evet bunun yanında, Marcus ve Alec beni fena şekilde etkilemiştir. Kadın karakterlere gelirsek nedense hepsinin bir zayıf yönü feci halde olayları karıştırır. Erkek küçük bir şey yapar kadının zayıf yönüne denk gelir adam çuvallar kadın gider ve biter. Hayır bitmez. Sonra döngü yaşanır.
Birde nedense erkekler kadınları aileleri ila kıyaslıyor. Özellikle anneleri ile. Ya da geçmişte onların üzerinde iz bırakmış kadınlarla. Annesi sadakatsiz bir kadınsa herkes gözünde fahişeye dönüyor. Ya da babası gibi biri olmamaya çalışan her adam birgün babası gibi oluyor. Bu da ilginç aslında. Ne kadar kaçarsan o kadar batıyorsun. Br nevi bataklık öyküsü.
İşte bu kadar.