29 Ekim 2010 Cuma

Gerçek insanlar ve Babaları


Hayatta gerçekten değer verdiğim ve karakter özellikleri gerçekten iyi olan insanların babaları hep vefat etmiş oluyor. Bilmiyorum bir şekilde lanetlendiğimi düşünmeye başladım sanırım. Kime elimi atsam babasını kaybetmiş oluyor. Böyle bir arkadaşım "Bu durum beni güçlendirdi."demişti. Haklıydı belki de. Çok sağlam bir karakteri var. İlkelerine bağlı biri. O mutlu aile tablosunda yaşayan sahte mutluluk insanlarının hiç biri onun tırnağı olamaz. Baba önemli bir figür. Özellikle de benim hayatımda. En değerli varlığım o olunca tuhaf hissediyorum böyle durumlarda.





Yüzüğümün sahibinin babasının şehit olduğunu öğrendim o akşam. Yazamadım. Konuşamadım. Kıpırdayamadım bile. O gün sinemaya kaçtığımızda babama akşam beni almasını söylerken kıvranıyordum. "İyi ki senin böyle sorunların yok. Çok şanslısın."demiştim yurtta kaldığı için. O ise sadece gülümsemişti. Şimdi anlıyorum yüzündeki o gülümsemenin nedenini.

Akşam o kadar kötü olmuştum ki bir şeyler yapmak istedim. Yüzüğü parmağımdan hiç çıkarmıyorum. Çıkarmayı da düşünmüyorum. Belki de aldığım hediyeler içinde en çok buna değer verdiğim için... Dün mesaj atmak istedim gelsene diye emin olamadım. Bugün sabah günaydın yazacaktım vazgeçtim. Yazdım ve sildim mesajı. Ben duygusal olamıyorum dedim ya kolay kolay, o akşam "Sen bana bu yüzüğü seni hep hatırlamam için verdin fakat benim seni unutmaya hiç niyetim yok."diye sms attıktan sonra normal halime dönemedim. Aldığı en güzel habermiş o gün içinde. Uzun süre yanında kalmayı planlıyorum. Bu sefer bir ilk gerçekleştireceğim. Birilerini yanımda uzun süre tutacağım. Sıkılmak yok bu sefer.


Babasını kaybetmiş herkese saygı duyuyorum. Karakter özellikleri için ve bazen sadece ayakta kalabilmeyi başardıkları için. Olayı dramatize etmedikleri için. Yaslarını olması gerektiği gibi tuttukları için. Babalarının gurur duyacağı kişilere dönüşmek için o çabayı sergiledikleri için. Kendimi onların yanında mutlu hissediyorum. Öyle güçlü ki ruhları bunu havada hissedebiliyorum. Gözlerindeki nemli bakışı görebiliyorum. Onlar hayatta karşılaştığım en iyi insanlar değil sadece belki de saygıyı en çok hakedenler onlar.

Doğru olanı bilmekle yapmak arasında çok büyük bir fark var.

27 Ekim 2010 Çarşamba

Özel birine;
Bugün hakkında bazı şüphelerim vardı, doğrusu. Fakat sabah oldukça endişeli olan halimi bir anda silip yok ettiğini görünce gerçekten rahatladım. Doğrusu bugün yüzüne söyleyemediklerimi buraya yazmak isteme nedenim neydi emin değilim. Sanırım sanalda olsa teşekkür etmek istediğim için. Gerçek olamayacak kadar iyi olan bir şey varsa genelde gerçek değildir. Bu yüzden sana karşı özellikle sınırlar koydum geçen haftalarda. Fakat bugün bu sınırları büyük ölçüde geçtin.
Sabah huzura kavuşturduğun için, üni.den ilk kez kaçmamda yanımda olduğun için, benim istediğim filme gittiğimiz için, parmağımdaki bu yüzük için ve kalbimde bu sıcaklık için teşekkür ederim.
Hediye kabul etmekle ilgili ufak bir sorunum var. Biri hediye verdiğinde nasıl kabul edeceğimi bilmiyorum. Çünkü sahip olmadığım çok az şey var hayatta. Önemli olan nesneler değilmiş oysa. Önemli olan onları veren kişiler ve verme nedenleriymiş. Yüzüğü ilk aldığımda ya da birkaç kez geri çevirdiğimde yapmam gereken gibi teşekkür etmeliydim.
Teşekkür ederim.
A.

21 Ekim 2010 Perşembe

(resim temsilidir.)


Küçük bir bebek düşünün. Bu bebeği ağabeyine bırakıyorsunuz ve bu şaşkın ağabeyi biberonuna bira koyup veriyor bebeğe. Evet, ilk içkimi böyle içmişim =) Hatırladıklarımı da zaten ilk olarak hep abimle içtik. Hep der "Bir gör dene öyle karar ver. Bunu da yanımda yap." Bu yüzden biz beraber içeriz. Hem çok da iyi bir yöntem bu. Ben içkiden hiç haz etmem mesela. Öyle alkolik değilimdir sevmemde. Sigara deseniz, geçen yıl her dershaneye giden genç gibi bir iki sefer denedim. Zaten dudaklarım angelina'nın dudakları gibi olduğundan sigara düz durmuyor. Öpüşüyor gibiyim içerken .kop Hem bu nedenle hem de abime bıraktıran kişi ben olduğum için içmem sigara.


Küçüktüm hatırlıyorum, eski evimizin salonunda ona nasıl yalvardığımı... O gün bıraktı. Yeniden içti sonraları fakat bana belli etmemeye çalıştı. Ben anlayınca da bok iç dedim zaten. =)


Sonunda tüm o sevgililerinden sonra birini buldu. Haftasonu nişanı var. Kızı çok sevdim ben. Öyle görümce vs vs gibi değil hemde. Kız iyi abim mutlu gerisi yalan zaten.


Pek bir şeyde anlamadım. Nişan alışverişi falan derken gerçekten gidiyor mu şebeğim? Benim güven kaynağım öküzüm artık evleniyor ha? Kim ben her düştüğümde beni tutacak? Kim kendine gel diyecek bana? Saçmaladığımı söylediğinde dinlediğim tek insan gidiyor mu şimdi?


Pazar sabahlarımızı çok özleyeceğim. Bana inat olsun diyemidir bilmem patates kızartmasını bile balla yer. Birde benimle dalga geçer. Kendisi şeftali yiyebilirmiş gibi!





Onu bunu bilmem benim bir tanecik öküzüm o!

19 Ekim 2010 Salı

Gerçekler

"İkinci bir şans kimseye vermem demiştim.
Çok net hatırlıyorum."
=)
Bazı gerçekleri görmezten gelmek isteriz çoğumuz.
Sanırım ben bunu çok sık yapıyorum. Alice'in harikalar diyarı gibi saçma sapan bir yerde var olmuyorum, hayır. Fakat insanları kendi istediğim şekle sokuyorum. Doğallıktan saptırıyorum. Ayrı bir şey yaratıyorum. Farklı birini seviyorum. Sonra o kişi özüne döndüp diğer yüzünü gösterdiğinde "bu kim?"diye kalıyorum. Asıl x,y,z, kişilerini tanıyamamam ne kötü.
Asıl A.'yı tanıyamamaları ne kötü.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Baba


Çok sevdiğim bir arkadaşa yorum yazıyordum ki anladım. Geçmişim tuhaftır benim. Karanlıktır. Öyle karanlık işler anlamında da değil üstelik. Puslu anılarım vardır benim. Saçma ayrıntıları hatırlar diğerlerini bilinçaltına gömerim. Belki bu yüzden bu kadar az hasar vardır ruhumda.

Her ailede vardır, abi küçük kardeşe evlatlık olduğunu söyler. Bana da oldu ve ben belgeleri görene kadar kimseye inanmadım. Sonra hayatımı etkileyen en büyük yalanda babamın beni kız olduğum için istememesiydi. Zaten bir oğlu olduğunu düşünürsek ne salakmışım ben! Yıllarca erkek çocuk gibi davranmaya çalıştım. Babam eve yorgun gelirdi bu yüzden masaj yapmanın inceliklerini öğrendim. Ben ne kadar tuhaf davranırsam davranayım o akşam eve yorgun gelen adamın gözlerindeki sevgi pırıltıları beni mest ederdi.

Çok sonra anladım, babam beni ben olduğum için seviyordu. Ve hep sevecekti. Birbirimiz için çok fedakarlık yaptık biz. Baba-kız ilişkisi derler ya bizimki çok ayrı oldu. Birbirimizi hep affettik. Baba-kız asla küs kalmaz dedik. Kim haklı olursa öteki taraf özür diledi. Babam hayatındaki en duygusal konuşmayı eşine değil bana yaptı. Beni çok kırdığında kendi de mahvoldu.

Babasız büyümek nasıl hiç bilmedim. Çünkü ben hayatımdaki en değerli varlık olarak onu seçtim. Onsuz büyüyemezdim. İşten geldiğinde sırtına atlayan o küçük kız çocuğu olmasaydım bugün bu şekilde olamazdım.

Bebekken kucağında yemek yermişim. Onun elini tutmadan uyuyamazmışım. Küçük bir çocukken işten geldiğinde aslında hiç sevmediğim o dergileri getirdin mi diye çığlık atıp koşup sarılırdım. Pazarları beraber vakit geçireceğiz diye deli gibi sevinirdim.
Şimdi her kaprisime katlanıyor. Kredi kartına deli gibi yüklendiğimde mantıklıca açıklıyor ve bazende sesini yükseltiyor. Haklı olduğunu biliyorum. Yine de beni hiçbir zaman yaşıtlarımdan geri koymadı. Zamanımın çoğunu hasta geçirdiğim için sağlığımla çok ilgilendi. Üç ay boyunca hasta yattığımda inat ve korku yüzünden doktora gitmediğimde, ben ateşler içinde sayıklarken beni doktora taşıyan o oldu.

Kendisi yiyemezse bana yedirirdi. Kendisine bir ayakkabı alırsa bana üç tane alırdı. Sırf istiyorum diye korkacağımı bile bile beni at binmeye götürürdü. Alışmam için elinden geleni yapardı. Beni benden iyi tanır. Okula alışınca kendine güvenin geldi. Yürüyüşün bile değişti dedi.


İşte tüm bu yüzden geleceği geçmişime değişmem.


*Bu arada fotoğrafçı babama gülün dese bile adamın en gülen halinin bile korkutucu görünmesini çok seviyorum!


*Resim bir internet oyunundanmış.Fark etmez, benim babam sigara da içmez saçı da seyrektir zaten. =)

15 Ekim 2010 Cuma

Nasıl hissetmeliyim?

Okuyanlar ve beni tanıyanlar bilir. Pek bir şıp sevdiyimdir. Yakışıklı birini koyun karşıma bakarım. Fakat şöyle ki karakterini de değerlendirebilen ve sevdiğim bir yanım da yok değil. Yine okuyanlar bilir Gemici dediğim bir şahsiyet vardır. Bu hikayede esas oğlan Gemici. Esas kız kim diye sormayın hiç bilmiyorum.
Daisy'nin sevgilisi var fakat Gemici'ye yazıyor.
Lola'nın sevgilisi var fakat hem gemiciye hem basketçiye yazıyor.
Minnie dediğimiz kız ise... Bugün şoka uğrattı beni. Yarım saat kadar "neden sevgilim yok?" konusuna bir giriş yaptı. Ben mantıklı açıklamalar getirdikçe bu sızlandı. Sonunda da patladı zaten. "Ben Gemiciden hoşlanıyorum"dedi ve ben MAL gibi kaldım.
Evet, biliyorum aşık değilsin diyorsunuz. Yeap fakat gelip de bana "Ya ben ona cilve yapmak istiyorum ama nasıl göz süzülür nasıl kıkırdarım bilmiyorum bana yardım et!" derse biri ben onu bambam diye gömerim o yere.

İşin aslı şu; yukarıdaki cümleyi kurduğunda hala mal gibi kalmıştım. "Yapamam."dedim bi pis bakış attı. "Kendim bilmiyorum sana öğretemem"dedim gözlerini devirdi. Aslında bana başka biri dese ben ona neler öğretecektim. Nasıl mutluydum başta. Sonra yanıma oturdu bu gemici bize bakıp gülümsüyor bu bana gülümsedi diyor ben hadi ya? kime lan? diye düşünüyorum.Kız saf gibi ama çocuğa nasıl ataklar yapıyor anlatamam. Yanına geçip göz kırpmalar... Ulan ben mi sana öğreteyim sen mi bana?
Çok olaylı geçti bugün. Sinirden kendimi gülmeye verdim cümle kuramadım!
Hala da kuramıyorum.
Bıktım ya şu aşk hoşlanma vs işlerinden. Küçük Prens'i özlüyorum ben. Gözlerine baktığımda kendimi kaybettiğim tek insanı delicesine özlüyorum ben.

11 Ekim 2010 Pazartesi

İçimdeki çocuk. Hala çocuksun diyenlere.


38 beden olup 34 beden binici pantolonu giyen ve buna delicesine sevinen biri. Kendini o an dünyanın en harika kadını gibi görür. Sonra geceyarısı sürdüğü ve loş ışıkta fark etmediği ojeleri ile karşı karşıya gelir ve nasılda ucuz bir fahişe gibi göründüğünü farke eder. Üzerindeki tüm asil duran kıyafete rağman işte o parmaklarındaki kahpe kahpe sırıtan pembe ojeler bitirir güzelliğini. Işık çarptıkça parlayan ojelerinden alamaz gözlerini. Silmeliyim der içinden sık sık. Silmeli ve daha oturaklı bir renk sürmeli.

Sonra gözüne diğerleri çarpar. Adının dolaştığı sıralara kayar düşünceleri. Dört kişi hakkında konuşmaktadır fakat duyamaz. Sonra belki de başlarda en çok uzak dursun benden dediği çocuğun kendini takibe aldığını öğrenir. Rahatsız olur ama sesini çıkarmaz. Olaylar patlak verene kadar sakince bekleyecek ve tüm benliğini koruyacaktır. Sukunet ile verdiği karar gülümsemesine neden olur.

Saman alevi gibi parlamayacaktır bu sefer.

sonra gözleri onu bulur. Aklı allak bullaktır. Gözlerini kaçırır ve düşünmediğinde daha rahat olduğunu fark eder. Bir başkası adını fısıldar başıyla hafifçe dönüp göz süzer.Adını fısıldayan genç adam afallamış bir şekilde bakakalır. Pardon sözcüğü dökülür dudaklarından. Kız usulca gülümser ve yanındaki arkadaşına bir şeyler söyler. Gülüşürler.

Arkadaşı bir şarkı mırıldanır.

Aşklarını düşünmez kız. Sadece anı yaşar. O kadar huzurludur ki... Birden kimsenin bu yeteneğe aldırmadığını fark eder. İnsanlık diye hayıflanır. İnsanlık nereye gitmiştir? Gözlerini yeniden parmaklarına odaklar. Minicik ellerine bakar. O sevmenin yakınından geçmediği elleri görünce durup düşünür bir süre. Yeteneklidir o kahpe tırnakların olduğu parmaklar. Onu huzura erdiren şey o parmak uçlarında alev almış gibi beklemektedir. Bunu bilir.

Sonra bir ölüm haberi alır.

Bir cenaze daha diye düşünür. Bir ruh daha. Yeni bir hayat eski bir hayat...

Güçsüz bünyesi yenik düşer yine. Aldığı ilaca aşk dolu gözlerle bakar. İlaçları sever doktorlardan nefret eder. Kitaplara aşıktır fakat karakterleri yaşatmak ister. Açıp google'a stephen yazdığında karşısında bulsun ister, bulamaz.

Saat altıda uyumak ister. Gece kalktığında ay ışığına bakmak...Önceleri gökyüzünü kirleten o binalar olmadığı zamanlara gitmek ister. O zamanlarda önünde sarı-turuncu uzanan tarlaları anımsar. Tarlanın içindeki tilki yuvasını...Tilki yuvasından başını çıkarıp ona kaçamak bakışlar atan haylaz minik tilki yavrularını görür geçmişe dalıp gidince... Bahçesinde bulduğu yılandan ürker kaçacak yer arar yeniden. Büyük ve görkemli bir atmaca tepesinden uçarken aslında hayran olduğu bu yerde kaldığı için sevinç duyar.

Minik sokak köpeklerini alıp eve getirir bu kız geçmiş vakitlerde. Onlara ev bulana kadar bakıp besler. Her gün servisi beklerken bir dakika daha oynayabilmek ister onlarla. Sonra onlar gittiğinde gece hıçkırıklara boğulur. Sonra yeni bir gün doğar. Yeni bir umut besler.

Ailesi büyür. Sevgisi büyür. Nefreti öğrenir ve bazende öfkeyi.




Hayat o kadar boş ki aslında, Onu doyasıya yaşamak isteyen bizler olmasak bu dünya bir o kadar boş kalırdı. Yukarıdaki hayatımın bir parçasını yazma nedenimi bilmiyorum. Sadece ben bir zamanlar masal gibi bir dünyada yaşadım. Ve şu an dünyada birçok kişinin isteyeceği o statüye sahibim. Bir şeyleri zorlamadığım zamanlar küçük bir kız çocuğuydum. Ben masumiyetimi insanları kandırmayı öğrendiğim gün kaybettim. Birilerini parmağımda oynatırken ve başkalarının parmağında oynarken yok oldu o kızdan parçalar. Ama hala odamın penceresinden tarlanın kalan kısmına baktığımda o yabani tilki yavrularını korumaya çabalayan kızı görüyorum. Tarlanın sonundaki ağaçlık alandaki çukurlara ayağı sıkışan yardım isteyen ve korku içinde eve dönen o kızı.


İşin içine ne zaman diğer insanlar girdi insan o zaman kaybetti savaşı. Ne zaman okuldaki o gruplar çıkar çatışmasına girişti kendini kurtarma amacıyla hainlik öğrendi insan o zaman bitti. Masum diye bir şey yoktur.

Onlar sadece bebekler ve çocuklardır.

Onlar melektir zaten.

Geri kalanlar ise...

Gidin ve bir aynanın karşısına geçin.

İşte o zaman...

O kutsal kitaplarda geçen şeytanın ta kendisine bakıyorsunuz.

9 Ekim 2010 Cumartesi

Öfkemle ısınıyorum şu soğuk gecede.

8 Ekim 2010 Cuma

Allahım Allahım Allahım!!!

Yedi kocalı Hürmüz'ü izleyenler bilir Nurgül Yeşilçay filmde "Allahım Allahım Allahım" diyordu. Bayıldım ben oraya. Bir süre önce de yeniden izleyince dilime dolanmış tüm gün öyle gezdim .kop Başlık oradan gelmedir. Yazacaklarım ise kırk yılda bir msnde konuştuğum sevgili öküzümle aramda geçenlerdir =)

A:Kaçta geleceksin eve?
Öküzüm: Kim bu resimdeki kadın olum? Göğüsleri gözüküyor? Napıyorsun lan sen!
A: Olum sensin. Bi git.
Ö:Gebertirim seni hayvan
A: .kop Kaçta geleceksiiiiinnn???!!! Yeğenin bizde
Ö:Kaldır şu fotoyu gerizekalı Sanane kaçta geleceğimden!
A:Yeğenin bizde diyorum
Ö:Senin olsun yeğenim. Ben sıradaki alcam erkek o. Erkekler kardeş kızlar kalleş
A:Yuh söze bak! Valla mikropsun -Ah ah neler demek geldi içimden de-
Ö:İşin yok mu? Yürü git
A:Vaar. Maillerime bakıyordum gördüm diğerine gidecektim zaten
Ö:Aç kamerayı yeğenime bakcam
A:Uyuyor yok. Hem kız o napcan? Diğerine bakarsın artık.
Ö:Sen nerdesin? Aç bakcam evde misin?
A:Yürü git manyak mıdır nedir
Ö:Kapat lan kapat katil edeceksin beni!

Sonra zınk diye çıktım zaten. İlk kez böyle bir tepki verdi ruh hastası. Yok evde misin vs. Sonradan anladım ki o beni kampüsde zannediyordu. Sabahki kıyafetimden sonra da doğal olarka pislik yapabilitesi vardı. Haklıydı. Ama eve gelsin alacağım ayağımın altına .kop

7 Ekim 2010 Perşembe

Lola vs Bambam

Ben geldim yineeee!!

Sadece şunu belirtmek isterim. Bir insan sizi taklit ediyorsa bu gerçekten sinir bozucu olabiliyor. Ve lakaplarınızdan biri BamBam ise o kişi kendini korusa iyi eder. Çünkü öyle çok kafasını yere bambam diye gömmek istiyorum ki!
Bir kere benim gülüşümü taklit etmek için çırpınma arkadaşım! Çok salak görünüyorsun! Yapmacıksın işte uğraşma.
Hoşsun fakat boşsun be güzelim. Ya hem mutlu bir anımdayım hem bu kıza sitem etmeye çalışıyorum .kop
Sadece gerçekten komik bir arkadaş bu Lola. Benim giydiklerimi giymeye çalışıyor. Benim gibi gülüyor benim gibi oturuyor takıları aynı takmaya çabalıyor. Hasta yavrucak.
Ama bugün sınırı gemiciye sırnaşarak aştı. Gemici= İzmirli

Al güzelim bize bu yakışır : http://fizy.com/#s/1mt526

5 Ekim 2010 Salı

Kısa kısa ((5))


*Kadında en seksi yer bana göre köprücük kemiği. Erkek de ise boyun. Neden bilmiyorum ama sevgilimi yanağından öpmektense boynunun yanına bir öpücük kondurmak daha güzel.
*Tonight adlı şarkıyla sevişebilirim. Hayır ben şarkıyla sevişmekten bahsediyorum. Yeni ve güzel bir şarkı bulduğumda kendimden geçiyorum.
*Bugün yanımıza gelip annemizin kızlık soyadına kadar sormaya cesaret eden arkadaşı kutluyorum. Tabi güzel arkadaşım, arkadaş da oluruz, gece dışarı da çıkarız gezeriz tozarız olmadı sana gideriz. Bak çimler ünlü aslında yorulma hiç. Tamam masum görünebilirim de yeri geldiğinde yırtıcı olurum. Daha önce de birinin kasıklarına tekme atmıştım hiç sorun değil.
*Ayrıca sen gemici miydi neydi lakabın onu da unuttum bak! İzmirli diyeceğim ne alakaysa. Bunny e bakmıyorsun anlıyorum. Peri seni aşar biliyorum. Ya sadece tepki ver ya! Günaydın dendiğinde sana da denir. Ya da günaydın de taklit et beni. Ben orada ağrı içinde kıvranırken put gibi kalma! Ambulans çağıralım falan deniyorsa orada o kız ölüyordur! Üç saat kıvranan birinin yüzüne öyle bakılmaz! Gözlerinde görüneni dışa yansıt yoksa çok pis dalacağım!
*Bıktım ya bilet bul bilet al. Başlarım gelmişine geçmişine. 10-15-20 tl derken cüzdan gümledi. Yine döndüm kredi kartına. Kavuştuk bugün mutluyuz. Benim sevgilim kredi kartı valla. Söz verdik birbirimize yok öyle on günde 300 yok öyle hemen başka ceplere kaçıp gitmek. Ben onu yıpratmayacağım o beni terk etmeyecek.
*Haftasonu büyük ihtimal bana araba bakmaya çıkacağız. Bir şerefsiz varmış ona gideceğiz ilk. Niye? çünkü ilk yere babam karar verdi. Ama adam şerefsizin önde gideni. Araştırdım hemen adamı. .kop Neyse ben bulurum bi yolunu.
*Ya ben aslında şu İzmirliyle ilgili bi hata yapıyordum. Periye dedim ki bence siz yakışıyorsunuz. Niye dedim? Valla kadın milleti mal.
*Bir de izmirli abimi andırıyor. Kıyafet seçimi falan. .kop Kızlar babalarına benziyen erkeklere aşık olurmuş ya. Ben ne kadar kavga etsemde -birazdan olacağı gibi- çok severim öküzümü. Amaaan izmirli beni sinir krizine sokar.


-Son olarak Küçük Prens ölmedi yok olmadı. Hala seviyorum onu. Fakat buraya yazmadığım yazmayacağım şeyler var. İlk kez iki tarafta birbirini severken birşeyler yok oldu. Olsun. Ben gerçekten düzgün bir adam sevdim. Bu bana yeter.

Saygılar sevgiler


Keri Hilson I like dinleyin sözleri =)

3 Ekim 2010 Pazar

Hayat Güzeldir.


Ben asla masum olmadım.

Her zaman bencildim. İnsanları istediğim için yanımda tuttum. İstemediğimde kalıbına uygun gönderdim. Gittiklerinde yerine uygun bir başkası geldi. Çok daha iyisiydi bazen. Bazen boş ilişkilerin yerini gerçek ilişkiler doldurdu. Bazen onlarda gitti.

Her zaman etrafta koşuşturan kırmızı elbiseli o kız olabilmeyi istedim.

Saf, masum...

Belki de delicesine seven. Sevilen. Onun yerine ben buyum. Kendimden bir şikayetim yok aslında. Ama bazen bir yalanı yaşamak çok daha güzel oluyor. Başka bir kimlik. Başka bir yüz. Başka bir sıfat. İnsanların beni korumasına izin verdiğimde buna ihtiyacım olduğu için vermedim. Karşı tarafın ihtiyacı olduğu için verdim.

Evet, bir keresinde tacize uğramıştım ve berbat bir haldeydim. O istisna.

Sarılıp sarmalanmak istendiğimde gerçekten istiyorum. Bazen de kendimi çok kırılgan hissediyorum. Sadece o koridorda o tablonun altında dururken bana sarılmasını ve herşey geçti demesini çok istiyorum.

Her şey geçti. Ben buradayım.

Öyle çok istiyorum ki canım yanıyor. Azaldı bu nöbetlerim oysa. Artık endişelenmeye gerek kalmadı. Yani ben yine benim. Acı çekiyor gibi görünüyorum. Ama dışarıya gösterdiğimden çok daha iyi durumdayım. ve bazen de daha kötü.

Bir o kadar karmaşık olduğumunda bilincindeyim.

Çok fazla söz verdim. Söz vermeyenlere veremem diyenlere çok fazla imrendim. İşin tuhafı sözlerimi tutamadım.

Vur derseniz öldüren bir cinsim ben. Öldürdüm mü? Duygusal anlamda bir çok kez. Ve bazen...

Komiktir.

Eskiden tırnaklarım hiç uzamayacak zannederdim. Şimdi uzun gece mavisi tırnaklarıma bakıyorum.

Eskiden bir dönem yemek yiyemiyordum. Öyle zayıflamak değil. Yanlış doktor müdahalesi yüzünden uzun bir dönem sıvı beslenmek zorunda kaldım. Şimdi istediğimi yiyebiliyorum.

Eskiden ilk aşkı sonsuz zannediyordum. Şimdi bir başkasınında aşk olabileceğini biliyorum.

Eskiden özür dilemenin önemini anlamıyordum. Şimdi çok nadir ve gerekli kullanıyorum.

Eskiden bu kadar değer bilmiyordum. Şimdi ne kadar kırılgan olduğumu görünce daha iyi bir insan oluyorum.

Geçmişim güzel anılarla yüklü değil. Doktorlardan hastanelerden nefret ederim. Hastalıklardan, yatakta tüm günü harcamaktan, ilaçlardan, insanların aşırı ilgisinden. Ben kısacası hayatımın büyük bir çoğunluğundan nefret ediyorum.

Biri bugün hayat hikayesini anlattı tvde. Yabancı bir kanaldı harika bir belgeseldi. Çocuğun biri bitkisel hayata giriyordu annesine "Bitki gibi yaşamayı öğreniyorum."diyordu. Orada huzursuzlandım. Annem ve ben vardık odada sadece. Ardından çocuk annesinden kendisini öldürmesini istemiş. Seviyorsan beni öldür demiş.

O oda bana dar geldi o an.

Bilmiyorum annem anımsadı mı, ama ben çok net hatırlıyorum. Ve annemden böyle bir şey istediğim için kendimden nefret ediyorum. Ne olursa olsun asla pes etmek yok. Az bir zaman kaldı sonra sonuçlarım belli olacak ve ben ameliyata gireceğim. =)

Bu sefer üç şansım var.

Ya ölüm ya hayat değil.

Ölüm

Hayat

ve

İnat.

İnat ettim ruhumu teslim etmedikçe o yataktan kalkacağım.


-Al işte nerden nereye gitti aklım yine ;)-

Kısacası Zuhal'imin dediği gibi hayat yaşamak için harika. Yaşamak harika. Herkesin bir prensi olmak zorunda değil. Ben çok sevildim , çok sevdim. Ve itiraf etmekten utanmıyorum ki ben gerçekten çok sevdim.

Sadece bir kez bile o sevgiyi tatmak yeterli bence =)

Hayat güzel be!

Yılın ilk hastalığı =)


Dün zayıf bünyeme küfür sıralamakla meşguldüm.

Üni başladı ve hayat birden değişti sanki. Tatildeki o ben ben değilim artık. Hani öğlenlere kadar uyudurdum, hani kahvaltı niyetine öğle yemeği yerdim, hani yapacak iş olmadığından sıkılmaya zaman bulurdum. Hani diziler bitirirdim...

Şimdi hayatımını ingilizce yaşıyorum.

Derslere çok önem vermeye başladım. İnsanlar öss sürecinde inek gibi çalışır ben üni sürecinde öyle çalışacağım. Boş zamanlarımda net sınıflarına dadanıyorum kitap okuyorum vs. Hani konser, tiyatro falan boş zamana girmiyor bende. Haftaiçi full doluyum. Cuma akşamı yemekten eve dönerken bir elimde telefon mesajlaşıyorum. Düşünün ki ben nefret ederim mesajlaşmaktan. Bu haftasonu mesela iki kişiye söz vermiştim. Yani normalde şurada olmamam lazım. Dünkünü ben ekmedim allahtan. Zaten gücümde yoktu. Çok berbat burada havalar. Sabah buz gibi öğleden sonra yakıyor. Eee her normal insan gibi bende üşütüp yataklara düştüm. Bünyem zaten zayıf tüm gün inledim durdum.

İlaç aldım vs akşam üzeri iyileşmiştim. Bu sabahta bir dolu tel aldım. İyi misin, nasıl oldun diye. Düşününce halim perişandı dün evet. Ama panik yapmayın ya. iyiyim bişi yok demekten deli olacağım.

Bizim ufaklık bile geldi sarıldı öptü iyileşeyim diye. Nasıl seviyorum sıpayı. =)

Öyle işte.

Ha bir de dün tam uykuya dalmışken aradı Melike. Bilet almış konser için. Bir şeyler mırıldandım ya inanın hiç bilmiyorum. Az önce mesaj attım dün teşekkür edemedim çok sağol vs diye. İyice dinlen iyileş diyor heralde dün pek iyi şeyler demedim .kop

Yorucu ama harika giden bir haaytım var. Her sabah vitamin alırsam bu böyle sürsün isterim.

Gözlerinizden de öperim =)