11 Ekim 2010 Pazartesi

İçimdeki çocuk. Hala çocuksun diyenlere.


38 beden olup 34 beden binici pantolonu giyen ve buna delicesine sevinen biri. Kendini o an dünyanın en harika kadını gibi görür. Sonra geceyarısı sürdüğü ve loş ışıkta fark etmediği ojeleri ile karşı karşıya gelir ve nasılda ucuz bir fahişe gibi göründüğünü farke eder. Üzerindeki tüm asil duran kıyafete rağman işte o parmaklarındaki kahpe kahpe sırıtan pembe ojeler bitirir güzelliğini. Işık çarptıkça parlayan ojelerinden alamaz gözlerini. Silmeliyim der içinden sık sık. Silmeli ve daha oturaklı bir renk sürmeli.

Sonra gözüne diğerleri çarpar. Adının dolaştığı sıralara kayar düşünceleri. Dört kişi hakkında konuşmaktadır fakat duyamaz. Sonra belki de başlarda en çok uzak dursun benden dediği çocuğun kendini takibe aldığını öğrenir. Rahatsız olur ama sesini çıkarmaz. Olaylar patlak verene kadar sakince bekleyecek ve tüm benliğini koruyacaktır. Sukunet ile verdiği karar gülümsemesine neden olur.

Saman alevi gibi parlamayacaktır bu sefer.

sonra gözleri onu bulur. Aklı allak bullaktır. Gözlerini kaçırır ve düşünmediğinde daha rahat olduğunu fark eder. Bir başkası adını fısıldar başıyla hafifçe dönüp göz süzer.Adını fısıldayan genç adam afallamış bir şekilde bakakalır. Pardon sözcüğü dökülür dudaklarından. Kız usulca gülümser ve yanındaki arkadaşına bir şeyler söyler. Gülüşürler.

Arkadaşı bir şarkı mırıldanır.

Aşklarını düşünmez kız. Sadece anı yaşar. O kadar huzurludur ki... Birden kimsenin bu yeteneğe aldırmadığını fark eder. İnsanlık diye hayıflanır. İnsanlık nereye gitmiştir? Gözlerini yeniden parmaklarına odaklar. Minicik ellerine bakar. O sevmenin yakınından geçmediği elleri görünce durup düşünür bir süre. Yeteneklidir o kahpe tırnakların olduğu parmaklar. Onu huzura erdiren şey o parmak uçlarında alev almış gibi beklemektedir. Bunu bilir.

Sonra bir ölüm haberi alır.

Bir cenaze daha diye düşünür. Bir ruh daha. Yeni bir hayat eski bir hayat...

Güçsüz bünyesi yenik düşer yine. Aldığı ilaca aşk dolu gözlerle bakar. İlaçları sever doktorlardan nefret eder. Kitaplara aşıktır fakat karakterleri yaşatmak ister. Açıp google'a stephen yazdığında karşısında bulsun ister, bulamaz.

Saat altıda uyumak ister. Gece kalktığında ay ışığına bakmak...Önceleri gökyüzünü kirleten o binalar olmadığı zamanlara gitmek ister. O zamanlarda önünde sarı-turuncu uzanan tarlaları anımsar. Tarlanın içindeki tilki yuvasını...Tilki yuvasından başını çıkarıp ona kaçamak bakışlar atan haylaz minik tilki yavrularını görür geçmişe dalıp gidince... Bahçesinde bulduğu yılandan ürker kaçacak yer arar yeniden. Büyük ve görkemli bir atmaca tepesinden uçarken aslında hayran olduğu bu yerde kaldığı için sevinç duyar.

Minik sokak köpeklerini alıp eve getirir bu kız geçmiş vakitlerde. Onlara ev bulana kadar bakıp besler. Her gün servisi beklerken bir dakika daha oynayabilmek ister onlarla. Sonra onlar gittiğinde gece hıçkırıklara boğulur. Sonra yeni bir gün doğar. Yeni bir umut besler.

Ailesi büyür. Sevgisi büyür. Nefreti öğrenir ve bazende öfkeyi.




Hayat o kadar boş ki aslında, Onu doyasıya yaşamak isteyen bizler olmasak bu dünya bir o kadar boş kalırdı. Yukarıdaki hayatımın bir parçasını yazma nedenimi bilmiyorum. Sadece ben bir zamanlar masal gibi bir dünyada yaşadım. Ve şu an dünyada birçok kişinin isteyeceği o statüye sahibim. Bir şeyleri zorlamadığım zamanlar küçük bir kız çocuğuydum. Ben masumiyetimi insanları kandırmayı öğrendiğim gün kaybettim. Birilerini parmağımda oynatırken ve başkalarının parmağında oynarken yok oldu o kızdan parçalar. Ama hala odamın penceresinden tarlanın kalan kısmına baktığımda o yabani tilki yavrularını korumaya çabalayan kızı görüyorum. Tarlanın sonundaki ağaçlık alandaki çukurlara ayağı sıkışan yardım isteyen ve korku içinde eve dönen o kızı.


İşin içine ne zaman diğer insanlar girdi insan o zaman kaybetti savaşı. Ne zaman okuldaki o gruplar çıkar çatışmasına girişti kendini kurtarma amacıyla hainlik öğrendi insan o zaman bitti. Masum diye bir şey yoktur.

Onlar sadece bebekler ve çocuklardır.

Onlar melektir zaten.

Geri kalanlar ise...

Gidin ve bir aynanın karşısına geçin.

İşte o zaman...

O kutsal kitaplarda geçen şeytanın ta kendisine bakıyorsunuz.